Bu Blogda Ara

26 Aralık 2012 Çarşamba

Mesnevi Ne Demektir?


mesnevi
Mesnevinin sözcük anlamı ikişer ikişer, ikili demektir. Her beytin dizeleri kendi aralarında uyaklıdır. Aruz kalıplarının kısa kalıplarıyla yazılan uzun bir nazım biçimidir. Nazım biçimi olarak İran edebiyatından gelmiştir. Arap ve Türk edebiyatlarına da oradan geçmiştir.
Anlam ve kavramlar bir beyitte tamamlandığı için şair, her beyte iki kafiye bulmak zorunda olduğundan mesnevi en kolay nazım biçimi olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle kısa konularda pek kullanılmamıştır. Örneğin, Bakî, Nef’î, Nedîm ve Nailî mesnevi şeklini hiç kullanmamışlardır. Bazı divan şairleri bazı nazım şekillerinin yanı sıra mesneviyi de kullanmışlardır: Şeyhî, Fuzulî, Nabî, Şeyh Galib gibi. Destanlar, aşk hikayeleri, şehrengizler, didaktik, dini ve ahlaki konular mesnevi nazım şekli ile kaleme alınmışlardır. Beş mesnevinin bir araya getirilmesiyle oluşan esere hamse denir. Divan edebiyatında hamse sahibi olmaya önem verilmiştir.
Mesnevilerde konuya doğrudan girilmez. Mesnevinin kendine özgü bir düzeni vardır.Bunlar şöyledir: Mensur veya Manzum Dîbâce (Önsöz), Tevhîd, Münacât, Na’t, Mirâciye, dört halife için yazılan övgünün yer aldığı, din büyükleri hakkında methiyelerin olduğu Medh-i Çihâr-yâr-ı Güzîn, genelde devrin padişahına sunulan Eserin Sunulduğu Kişiye Methiye, eserin yazılış sebebinin yer aldığı Sebeb-i Telif veya Sebeb-i Nazm-ı Kitap gibi  bölümler mesnevide yer almaktadır. Sebeb-i Telifte şair, eserini yazmaya başlamasının nedenini anlatır. Genelde bu bölüm tüm mesnevilerde bulunur. Âğâz-ı Destân bölümüne gelindiğinde mesnevinin asıl konusuna geçilir. Bu bölüm de kendi arasında başlıklarla bölümlere ayrılır. Bu başlıklar genellikle Farsçadır. Hâtime, son söz anlamındadır. Eserin sona erdiğini bildiren bölümdür. Mesnevinin bitiş tarihi, adı ve son söz söylenir.
Konusu aşk olan mesnevilerin içinde gazeller, murabbalar, muhammesler de yer alabilir. Bunlar mesnevinin ölçüsünde yazılabileceği gibi başka kalıpta da yazılabilir. Genellikle bu şiirler, mesnevi kahramanının ağzından söylenir. Fuzulî’nin Leylâ vü Mecnûn mesnevisinde Mecnun diliyle söylenmiş gazeller mevcuttur.
Mesnevilerde olaylar bir masal havasında geçer. Akla ve mantığa sığmayan pek çok olay anlatılır. Olayların geçtiği yer ve zaman belirli değildir. Konuda birlik yoktur. Çoğu zaman hikayenin bölümleri birbirine eklenmiş değersiz parçalar gibi görünür. Hikaye kahramanları olağanüstü özelliklere sahiptir.
3054_mesnevi6Mesnevilerde en çok kullanılan kalıplar şunlardır:
Mef’ûlü/ mefâ’ilün/ fa’ûlün
Fâ’ilâtün/ fâ’ilâtün/ fâ’ilün
Fe’ilâtün/ fe’ilâtün/ fe’ilün
Fe’ilâtün/ mefâ’ilün/ fe’ilün
Mefâ’îlün/ mefâ’îlün/ fa’ûlün
Fa’ûlün/ fa’ûlün/ fa’ûlün/ fa’ûl
Mesnevileri konularına göre şöyle sınıflandırabiliriz:
Aşk konulu mesneviler: Konusu beşeri aşk olan mesnevilerdir. Fuzulî’nin Leylâ vü Mecnûn Mesnevisi gibi.
Dini ve tasavvufi mesneviler: Din kurallarını, peygamber ve din büyüklerinin yaşamlarındaki olayları, tasavvuf ilkelerini anlatan mesnevilerdir. Süleyman Çelebi’nin Mevlid Mesnevisi gibi.
Ahlaki ve öğretici mesneviler: Öğüt ve bilgi vermek için yazılmış mesnevilerdir. Bu türdeki mesnevilere pend-nâme, nasihat-nâme de denmiştir. Güvahî’nin Pend-nâme’si, Nabî’nin Hayriye’si, Hamdullah Hamdi’nin Kıyafet-nâme’si gibi.
Savaş ve kahramanlık konulu mesneviler: Din düşmanlarıyla yapılan savaşları anlatan mesnevilerdir. Bunlara gazavat-nâme, gazâ-nâme de denir. Mihailoğlu Ali Bey’in Gazavat-nâme’si gibi.
Bir şehri ve güzelliklerini anlatan mesneviler: Bunların diğer adı da şehrengizdir. Enderunlu Fazıl’ın Hûban-nâme’si gibi.
Mizahi mesneviler: Kişileri ve toplumun aksayan yönlerini alay yollu anlatan mesnevilerdir. Şeyhî’nin Har-nâme’si gibi.
Mesnevideki tevhîd, münacât, na’t birden fazla olabilir. Mesnevinin hikâye bölümü içinde bir konudan diğerine geçiş yaparken konuyla bağlantılı küçük hikâyeler, fıkralar da anlatılabilir.
Bazı mesnevilerde hâtime bölümünden önce bir fahriye bulunur. Şair, böyle değerli bir eser meydana getirmiş olmasıyla övünür.
Kısa Mesnevî Küçük Hikâye Örneği
Hikâyet-i Leylî vü Mecnûnmesnevi.jpg2
Meğer bir gün ki âteş-i pâre-i Necd
Şerer pervanesi Mecnûn-ı pür vecd
Siyeh-mest-i şarâb-ı hayret olmış
Kararmış gözleri Leylî’yle dolmış
Dolaşdurmış perîşân seyr-i râha
Tutulmış kendüsi çün dâm-ı mâha
Dönüp ol şu’le-i cevvâle-i gam
Yanup durmakda olmış şem’a hemdem
Düşüp çün mûy-ı zengî pîş ii tâba
Bozulmuş genc-i târ-ı ıztıraba
Katup seyl-i sirişkin bahr-ı hûna
Sükûn el vermiş ol cûy-ı cünûnamesnevi.jpg9
Olup hoşnûd kendü âteşinden
Şikâyet etmez olmış mâhveşinden
Cefâdan nây gibi zâr etmez olmış
Varup Leylîyi bîzâr etmez olmış
Olup fariğ dil-i dîvânesinden
Usanmış vaz’-ı küstâhânesinden
Duyup ol berk-i sâmân ya’nî
Leylî Gazabnâk eylemiş Kays’a tecellî
Demiş etdünse feryadı ferâmûş
Gerekmez bana artık gûş u mengûş
Perîşân olmağı edüp tahayyül
Senün-çün şânelenmişdür bu kâkül
Bu suretler senün-çün rû-nümâdur
Nazar âyineye sanma sanadurmesnevi.jpg3
Hemân yan ağla Mevlâyı seversen
Koma feryadı Leylâyı seversen
Meğer dîvâneye taş atdı Leylâ
Komadı urmadık baş seng-i hârâ
Olur, ma’şûk dâğ u zahme tâlib
Nişan lâzımdır âşıklarda Gâlib
Mülevvendür hemîşe kâr-ı uşşak
Meğer imdâd ede Hunhâr-ı uşşak
Kerem-hâhum cenâb-ı mevlevîden
Vere bir neş’e şûr-ı ma’nevîden
(Şeyh Gâlib)
Kaynakça:
İpekten, Haluk (1999). Eski Türk Edebiyatı Nazım Şekilleri ve Aruz, Dergah Yayınları, İstanbul.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder