Örnek olarak, grip aşısı olduğumuzu düşünelim. Vücudumuz sağlıklı iken bu mikrobu vücudumuza alır ve bu sayede bu mikroba karşı kanımızda antikor oluşmasını sağlarız. Sonraki kış aylarında grip mikrobu vücudumuza yerleşmek ve bizi hasta etmek istediğinde ise, vücudumuza daha önceden bu mikrobun zayıflatılmışı enjekte edildiği ve vücudumuz daha önce bu mikrobu tanıyarak ona karşı savaştığı için direnç gösteririz ve sağlığımızı koruruz.
Serum ise, hastalığa yol açan mikropların önce kültürünün hazırlanması, sonra artan dozlarda bir hayvana enjekte edilmesi ile yapılan bir maddedir. Hastalığa neden olan mikroorganizmalar kültürü yapıldıktan sonra giderek artan dozlarda hayvana verilir. Kanda antikor oluşur ve bu antikorun miktarı zamanla artar. Antikor içeren bu kan serumu, vücuduna hastalık mikrobu girmiş olan insana verilir. Vücudun kendi antikorlarını oluşturmasına kadar geçen zaman içinde mikrop üremesini engelleyen serum, pasif bağışıklık sağlar.
Bir canlının bağışıklık sistemi, onun hastalıklara kadar direncini belirler. Antikor oluşumu ve bağışıklık, genlerin kontrolü altındadır. Nesilden nesile aktarılan genler nedeni ile doğuştan kazanılmış bağışıklıklar vardır. Yeni doğan bir bebek birçok antikoru anneden almıştır. Bebek hayata geldikten 3 ay sonra kendi antikorlarını oluşturmaya ve bağışıklık sistemini geliştirmeye başlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder