
Yemek borusunun üst 1/3′ ü istemli kasılan kaslardan alt 2/3′ ü istemsiz kasılan kaslardan oluşur. Uzunluğu 22-25 cm arasında olup görevi besinleri ağız boşluğundan mideye taşımaktır. Yutma işlemi olmadığı durumda, yemek borusu üst ucu üst özofagus sfinkteri denilen bir kapakçık tarafından veya yüksek basınç bölgesi oluşturan krikofaringeal kas tarafından kapatılarak solunan havanın yemek borusuna girmesi engellenir. Alt özofagus sfinkteri ise yüksek basınç oluşturarak, mide içeriğinin yemek borusuna geçişini engeller. Yutma sırasında, medulla oblangatadaki yutma merkezi, yutak ve yemek borusunun peristaltizmini ( bağırsaklar, yemek borusu veya boru şeklindeki diğer anatomik yapıların birbirini izleyen dairesel kasılma ve gevşeme dalgalarıyla karakterize ve içeriğin ileri doğru ilerlemesini sağlayan hareketidir) koordine ederek üst ve alt özafagus sfinkterini gevşetip besinlerin mideye doğru sevk edilmesini sağlar.
Yemek borusunun kaslarının kasılması asetil kolin denen bir maddenin salgılanması ile olur, buna karşılık asetil kolinin salgılanmasının engellenmesi ya da nitrik oksit, vazoaktif intestinal peptit salgılanması gevşemeyi sağlar. Yemek borusu ağızdan mideye besinleri taşırken, aynı zamanda kendisini gastrik asit reflüsüne karşı korumalıdır. Yemek borusu üç sistem ile korunur: antireflü bariyeri, luminal temizleme mekanizmaları ve organ direnci
Yutma güçlüğü, ağrılı yutma ve göğüste yanma yemek borusu için ileri derecede özgül semptomlardır. Göğüs ağrısı yemek borusunun hastalıklarında yaygın olmasına rağmen, kalp hastalıklarını da kapsayan pek çok hastalıkta görülür.

Göğüste yanma: göğüste yanma yemeklerden sonra ve sırtüstü yatıldığında kötüleşen, anti asitlerle en azından geçici olarak rahatlayabilen, tekrarlayıcı özellikte, substernal ağrı ile karakterize semptomlar kompleksidir. Antiasitlerle rahatlama özellikle önemlidir çünkü hastalığın asidite ile ilişkisini belirler. Rahatsızlığın niteliği yanıcı tarzdadır ve genellikle ağıza doğru yayılır. Göğüste yanma çoğu zaman ağızda acı bir tat duygusu veya ağza gelen tuzlu bir sıvı ile beraberdir. Antiasitlerle rahatlayan substernal ağrı tipik semptomlarıyla uzun bir dönem boyunca haftada en azından bir defa tekrarlıyorsa tek başına bu hikaye reflü tanısını mümkün kılar. Malesef hastalar göğüste yanma hissini sıklıkla yanlış tanımlamaktadırlar.
Ağrılı yutma: genellikle mukozal ülserasyonla birlikte olan akut ve şiddetli özafajit durumunu gösterir. Ağrılı yutma karakteristik olarak yutma işlemi sırasında şiddetlenen, saplanıcı veya sızlayıcı tarzda duyulan ağrıdır. Enfeksiyonların, hapların veya radyasyonun neden olduğu özafajitlerde sık, fakat reflünün neden olduğu özafajitlerde nadirdir.
Yutma güçlüğü: karakteristik olarak yemeklerin ağızdan yemek borusuna geçişinde zorluk görülür
Kalp hastalıklarına bağlı olmayan göğüs ağrısı: göğüs ağrısı, göğüste yanma ve ağrılı yutmadan farklı olup, yemek borusunun hastalıklarında sıktır.
Reflü;
mide içeriğinin mideden yemek borusuna güç harcanmadan hareketi ile
ilişkili fizyolojik bir olaydır. Genellikle hemen herkeste günde bir çok
kez, semptom ve hasara ait bulgulara neden olmaksızın meydana gelir.
Yemek borusundaki reflü hasarı (reflü özafajiti) en yaygın formudur ve
en sık tekrarlayan göğüs yanması ile tanınır. Göğüste yanma olan
hastaların hemen hemen hepsinde yemek borusu mukozasında patoloji
olmasına rağmen, yaklaşık olarak %40′ ında endoskopik olarak
saptanabilen lezyonlar mevcuttur. Göğüste yanmanın prevalansına dayalı
olarak, dünyada en sık rastlanan hastalıklardan biridir. ABD’ de
erişkinlerin yaklaşık olarak %45′ i en azından ayda bir kez, yaklaşık
%20′ si haftada bir kez ve en az %10′ u her gün göğüste yanma tanımlar.
Göğüste yanma erkeklerde kadınlara göre 2-3 kat daha fazla ve beyazlarda
siyahlardan daha sıktır. Reflü nadiren ölüme neden olmasına rağmen
hayat kalitesini düşürür ve komplikasyonlarından dolayı %10-15 oranında
ciddi mortaliteye sahiptir. Göğüs yanması tipik olarak günde bir veya
iki kez oluşur, tedavi edilmediği takdirde birkaç dakikadan bir saat
veya daha fazlaya kadar sürebilir. Bununla birlikte göğüs yanmasının
sıklığı, süresi ve şiddeti hastalığın endoskopik ağırlığını belirlemez.
Reflü
özofajitindeki hasar endoskopi ve biyopsi ile en iyi şekilde
değerlendirilir. Buna rağmen hastaların 2/3′ ünde endoskopi bulguları
normaldir. Antiasit ve asit baskılayıcı tedavi semptomları etkin bir
biçimde kontrol eder; bununla birlikte yaşam biçimi değişimleri ve
tedaviye uyumsuzlukta veya ilerlemiş hastalık durumlarında relaps
sıktır. Tedavi öncelikle medikaldir. Tedavinin amacı semptomları
rahatlatmak, relapsı ve komplikasyonları önlemektir. Tüm hastalara
başlangıçta semptomları iyileştirecek olan yaşam tarzı değişiklikleri
önerilir. Antiasit ve antiasit alginat kombinasyonları güvenli, ucuz,
uygun olmaları ve ara sıra meydana gelen göğüs yanmasını etkin bir
şekilde rahatlattıkları için önerilir. Bununla birlikte aynı ajanlar
kötü tatları, ishal ve kabızlık gibi yan etkilerinin sürekliliği ve
böbrek hastalarındaki magnezyum veya aliminyum toksisitesi olasılığı
gibi yan etkilerinden dolayı sürekli kullanıma uygun değildirler.Kaynakça:
CECİL Dahiliye essentials of medicine
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder