Fenomen, başka anlamlarda da kullanılsa da aslında bilinç demektir. Loji kelimesi de bildiğimiz gibi bilim demektir. Yani Fenomenoloji, kabaca bilincin bilimi demektir. Tanımı ortaya Hegel atmıştır ve bu alanla ilgili ilk görüşleri belirtmiştir. Daha sonra fenomenoloji terimi, Husserl’in araştırmalarından doğan ve insan bilinci ile etkinliğinin sağlam biçimde betimlenmesine dönülerek, insan bilimlerinin göreliliğini aşmaya yönelen geniş bir felsefe akımı haline gelmiştir.
Fenomenoloji terimini Hegel ortaya atmıştır demiştik. Dolayısıyla bu bilimin babası olarak Hegel’i kabul edebiliriz. Hegel, “Die Phaenomenologie des Gestes” (Ruhun Fenomenolojisi) adlı eserinde fenomen sözcüğünün kök anlamından yola çıkar ve fenomenin, “daha önce gizli, örtülü olan bir şeyin açığa çıkması” demek olduğunu söyler. Hegel bu eserinde, bilginin oluşumunu, kendinde ve kendi içinde oluşan bilinçten “kendi-bilince”; bundan akıla, akıldan kültür ve ahlaklık olarak ortaya çıkan anlayışa, bu anlayıştan dine, oradan da mutlak bilgiye geçişi açıklar. Duyusal kesinlikten mutlak bilgiye ve felsefeye götüren değişim ve oluşum, anlayışın kendisine döndüğü mutlak bilgi birleşiminde ortadan kalkan kuşkulardan ve umutsuzluklardan, tedirginliklerden geçer. Hegel’in fenomenoloji anlayışı budur.


Husserl’ci fenomenolojide bilincin yönelişi kavramı önemli bir yer tutar. Husserl, bilincin gerçekleştirdiği edim ya da yönelim ile bilincin nesnesini her zaman birbirinden ayırt etmiştir. Burada bir parantez açıp şunu da belirtmek gerekir ki; fenomenoloji yöntemi, bilincin dışında söz konusu nesnenin gerçek bir varlığının olduğunu ileri sürmeyi ya da reddetmeyi yasaklar.
Kesin anlamıyla, bir öğreti ve yöntem olarak Husserl’in felsefesini belirten fenomenoloji, çağdaş düşünceyi önemli ölçüde etkilemiştir ve hala da etkilemektedir. Heidegger, (Husserl’ın öğrencisidir) Max Scheler, Sartre, Derrida gibi pek çok felsefeci, çeşitli bakımlardan fenomenolojiye dayandıklarını belirtmişlerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder