11 Eylül 2012 Salı

Canlıların Savunma Teknikleri


Canlılar yaşamlarını sürdürebilmek için, beslenir, kendi türlerinin devamını sağlamak için ürer ve aynı zamanda diğer canlılara av olmamak için kendilerini savunurlar. Bir çok canlı kendilerine özgü savunma teknikleri geliştirmiştir. Bulunduğu ortamın koşullarına uygun halde görünme, o ortam şartlarındaki canlılar gibi davranarak çeşitli kamuflaj yöntemleri sayesinde canlılıklarını sürdürmeye devam ederler.
Su Tabancalı Balık
Bu balık ağzına doldurduğu suyu, su üzerine sarkmış olan dallardaki böceklere püskürtüyor. Böcek, basınçlı su nedeniyle düşüyor ve kolaylıkla bu balığa yem oluyor. Aslında burada önemli bir nokta var. Balığın bu işlemi gerçekleştirirken, başını suyun dışına çıkarmaması. Normalde su ışığın kırılması sebebiyle gördüğümüz cisimlerin konumları farklıdır. Yani bu balık aslında hem o açıyı hesaplayarak avının yerini doğru tespit ediyor, hem de bu işlemi gerçekleştirirken su içerisinde suyu yüksek hızda avına doğru püskürterek tam avına isabet ettiriyor.
Bukalemun
Kamuflaj konusunda kuşkusuz ilk akla gelen hayvanlardan biridir bukalemunlar. Çünkü bulundukları ortamın rengine göre renk değiştirirler. Aslında bukalemun bunun farkında bile değildir. İstemsiz bir şekilde vücut dokunduğu ortamın rengine bürünmektedir.
Gözleri de birbirinden bağımsız halde hareket edebilen bukalemunun dili de ağzının içinde bir akordeon gibi katlanmıştır. Dilinin ortasında ucu sivri bir kıkırdak vardır. Dilin ucundaki dairesel kaslar kasıldığında, dil dışarı fırlar. Bu dil üzerindeki, sümüksü ve yapışkan bir sıvı ile kaplı olması sebebiyle avına yapışmasını sağlar.. İç içe geçmiş kaslar sayesinde yapışkan dil, bukalemunun 1,5 katı kadar mesafeye kadar ulaşabilir. Bukalemunun dilinin avı yakalayıp geri çekilme süresi ise sadece 0.1 saniyedir.
Çıngıraklı Yılan
Çıngıraklı yılanda başının ön kısmındaki yüz çukurlarında ısı algılayıcıları bulunur. Bu algılayıcılar sayesinde çevresindeki avın vücut sıcaklığından nerede olduğunu saptar. Bu saptama, 1/300′lük bir derece artışını tespit edebilecek kadar hassastır. Ayrıca, koku alma organı olan çatal şeklindeki dili yardımıyla, koyu karanlıkta dahi yarım metre ilerisinde yere çömelmiş hareketsiz bir sincabın durduğunu anlayabilir. Bu sayede avının yerini hatasız tespit ederek, önce sessiz bir şekilde avına yaklaşır ardından da boynunu bir yay gibi gererek avının üzerine büyük bir hızla atlar. Bu sırada 180 derece kadar açılan güçlü çenesi sayesinde dişlerini avına geçirir. Bu olay o kadar kısa sürede gerçekleşir ki; neredeyse bir otomobilin yarım saniye içinde sıfırdan 90 km/saat hıza erişmesi ile eşdeğer bir zamanda meydana gelir.
Yılanın, avını etkisiz hale getirmek için kullandığı en büyük silahı olan ‘zehir dişleri’nin uzunluğu ise 4 cm kadardır. Bu dişlerin içi oyuk ve zehir bezlerine bağlıdır. Bez kasları, yılan ısırdığı anda büzülerek zehri önce diş kanalına, oradan da avın cilt altına basınçla püskürtürler. Yılan zehri, ya avın, merkezi sinir sistemini felce uğratır ya da kanını pıhtılaştırarak ölümüne neden olur.
Ateş Balığı
Göz alıcı renklere sahip olan balık, küçük balıkları kayalık veya mağara biçimindeki yerlerde sıkıştırır. Ardından göğüs yüzgeçlerini bir ağ gibi kullanarak balıkların kaçış yollarını kapatır. Kaçmaya çabalayan balıklar ise, ateş balığının zehirli dikenlerinin arasında av durumuna düşer. Bu son derece etkili zehir sayesinde, küçük balıklar ölür ve ateş balığı da beslenme işlemini gerçekleştirir.
Stargazer Balığı
Kamuflaja uygun olarak yaratılmış dış görünümleri sayesinde, ‘stargazer’ balığı denizin dibindeki kumların altına kendini tamamen gömerek gizler. Balığın ağzının üstünde dişe benzer saçaklı bir yapı bulunur. Dişe benzeyen ve kumlardan ayırt edilemeyen bu organ sayesinde kumun altında rahatlıkla nefes alabilirler. Bir av gelene kadar tuzakta bekler, avı kendine yaklaştığında ani bir hareketle kumun arasından fırlar ve onu yakalar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder