Burçlar ve Burçların Özellikleri | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||
"Burçlar olgusunun gerçek olduğunu bilim ispatladı!" Elektronik mühendisi ve yazar Maurice Cotterell, dünyanın çevresini atmosfer gibi saran radyasyon kuşaklarını incelerken, 1957 yılında NASA'da çalışan bilim adamı James Van Allen tarafından keşfedilen ve onun adıyla anılan bu kuşakların, güneşten gelen radyasyonu süzdüğünü ve dünyaya gönderdiğini, güneşin yıl boyunca on iki çeşit ışın gönderdiğini ve bunların da on iki farklı çekim alanı yarattığını görmüş. (Bu manyetik alanları keşfeden de Profesör Iain Nicolson.) On iki !... Bu sayı, Cotterell'in zihnindeki soruyu yanıtlamış... Burçlar da toplam on iki adet değil mi? On İki aya on iki burç,burçlar da ayrı manyetik alan! Araştırmalarını derinleştirmiş, eline Oakland Üniversitesi'nden Profesör A.Lieboff'un bir incelemesi geçmiş. Profesör Lieboffun, tüp bebekler üzerinde yaptığı araştırmada, laboratuvarındaki ışık düzenlemesinin, tüplerde büyümekte olan ceninlerin hücrelerini etkilediğini söyleyerek ilgilileri uyardığını görmüş... Maurice Cotterell, bu verilerden yola çıkarak, on iki ayrı güneş ışınımının cenin kromozomlarında on iki çeşit mutasyona yol açtığını (cenin ister tüpte, ister ana rahminde olsun), bunun sonucunda ortaya on iki farklı insan tipi çıktığını söylüyor. Bu kez elindeki verileri bilgisayara yüklemiş. Belli ışınımların dalga boyları ve buna 'tekabül eden' güneş lekeleriyle insanların bazı davranış biçimleri ve doğum tarihleri arasında 'korelasyon' aramış. Bilgisayar buluşu doğrulamış. Güneşteki lekelerin (yani radyasyon patlamalarının) belli bir şekil aldığı dönemde, ananız, babanız sizi oluşturma işlemine giriştiyse, belli bir karaktere sahip oluyorsunuz. Örneklere göre; Aslan burcu "ille benim dediğim olacak" tavrına güneşin belli bir leke görünümü, Akrep'in çok duygusal olup da bunu gizlemek istemesine güneşin başka bir leke biçimi, Kova'nın iliklerine kadar duygusal olup da bunu saklamaya hiç gerek görmemesine başka bir leke 'pattern'i denk düşüyor... Cotterell, bu yönde birkaç noktanın altını çiziyor: 1. Görülüyor ki, belirleyici olan, doğum tarihi değil, 'imal tarihi'. Annenizin sizi doğurduğu anın hiçbir önemi ve anlamı yok. Kişiliğinizi saptayan, babanızın sperminin annenizin yumurtasıyla birleştiği an ve onu izleyen dakikalar, saatler... 2. Böylece, burcunuzu saptamak için de dokuz ay on gün geriye gideceksiniz. Yani, İkizler aslında Başak burcu, Kova aslında Koç burcu, Aslan aslında Akrep burcu!... 3. İnsanoğlu yüzyıllarca, hatta bin yıllarca burçlar ı etkileyenlerin gezegenler olduğunu sanmış. Oysa, meselenin Venüs'le, Satürn'le, Neptün'le falan hiç ilgisi yok! Mars bilmem kaçıncı evdeyken Pluton'un yükseleninizin kaçıncı derecesinde türünden iddialar boşa gidiyor... Ama işin temelindeki gerçek, Burçlar' var. Ya da şöyle söyleyelim, insanlığın 'burçlar' olarak bildiği karakter özellikleri ve farklılıklarının bilimsel nedeni açıklandı. Çağımız itibariyle 1957 de keşfedildiği kabul edilen, gerçekte insanlığın başlangıcından beri var olan Burçlar; işin temeli... Ancak; içeriği hakkında tartışılabilir. Örneğin, Cotterellin dediği gibi, acaba doğum tarihimizin hiç mi önemi yok?... Evet, gerçekten start noktası çok önemli, çünkü bu noktada sonrakilerin hepsi mevcut. Kaderimizin yazılması denen olay, daha anne karnında iken, burçlardan gezegenlerin aracılığı ile ulaşan ışınımların DNA yapısında düzenleme yapmasıdır. Ancak; ilk noktanın yani Cotterellin deyişi ile imal tarihinin kesin olarak tespit edilmesi çok zor, doğum tarihi, saati gibi noktalardan yola çıkarak karakter özelliklerini saptamak çok daha mümkün... Zaten iç burç, yükselen ve ay burçları, ilk noktanın tafsilidir... Bizi düşündüren bir diğer husus da, gezegenlerin hiçbir etkisinin olmadığı fikrinin öne sürülmesidir ki, bu iddia yanlıştır. Çünkü, sistem burçlarıyla, gezegenleriyle, yıldızlarıyla, pozisyonları ile bir bütün... Burçlar ana grafiği çizer, yıldızlar ise oradaki hareketliliği anlatır... Başka bir deyişle çanak anten gibi, burçların farklı dalga boylarını yansıtırlar... Öyle veya böyle "işin temeli burçlar" ifadesine katılmak gerekiyor. İlim, keşif, yenilik ifade eden Kova çağına girdiğimiz 2000 li yıllarda, astroloji gerçek yerini bulacaktır. Bu bilgiler ışığında şu noktaya varabiliriz: Her insanın bir astrolog olması gerekmiyor, ancak astrolojiyi enikonu bilmesi gerekiyor. Bu ilmin günlük hayatımızda bize yarar sağlayacağı ve davranışlarımızın modelini oluşturacağını düşünmek çok mantıklı. Ama belki bazı kişilerde halen bir ikilem yarattığı için ilim olarak kabul edilmese de, astrolojiyi ve burçlar takip edenlerce asla bir sendrom niteliğinde değildir... | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder