Bu Blogda Ara

11 Ekim 2012 Perşembe

Çocuklarda Öğrenme Güçlükleri ve Nedenleri



 Tüm çocuklar özeldir, ama bazı çocuklar vardır; öyle hassastırlar ki bu durum onları daha da özel kılar.Dünyada da Türkiye’de de sayıları oldukça çok olan “ÖzelÖğrenme Güçlüğü” çeken çocuklarımızdanbahsediyorum… Yıllar boyunca toplumdan dışlanan, “hasta”, “engelli” hatta “aptal” olarak tanımlanançocuklarımızın kıymeti artık bilinmekte ve de onların da bizler gibi, hiçbir fark olmadan toplumun içerisindeyaşamalarına fırsat verilmektedir. Her birimize bu konuda birçok görev düşmektedir. Gelin bu çocuklarımızın çektiği güçlüklere yakındanbakalım ve onları daha iyi anlayabilelim.
İlk güçlüğe bakalım: “Disleksi.” Peki nedir bu güçlük? Bu çocuklarımız okuma-yazmayı öğrenmekte çok güçlük çekerler. Birçok öğretmenin ya da anne-babanın düşündüğü gibi “aptal” değildir bu çocuklar. Sadece harfleri bizim gördüğümüz gibi görmezler, yazıları bizim kadar çabuk bir şekilde algılayamazlar. Rakamlar dans ederler etrafta… Onların anlayacağı şekilde onlara yaklaşmalı ve de zaman vermeliyiz bu çocuklarımıza.
Bir diğer güçlüğümüz; “diskalkuli.” Buçocuklarımız aritmetik konularda zorluk çekerler. Hesap yapmada, sayıları anlamlandırmada, gruplara ayırmada ne kadar çabalasalar da beklenileni karşılayamazlar. Onları çok zorlamamalı, yine onların anlayabileceği şekilde yaklaşmalıyız buçocuklarımıza.
Çocuklarımızın yaşadığı bir diğer güçlük; “dispraksi.” Bu güçlük çocuklarımızın ince ve kaba motor hareketlerinde zorluk çekmesinden kaynaklanır. Konuşma bozukluğu, beş duyu organının etkin kullanılamaması, yürüme ve koşmada birtakım zorluklar yaşanması gibi birçok etkilere sebep olabilir bu durum. Onlar için düzen oldukça zordur.Bu çocukları anlamak onlara yapacağımız en büyük yardımımız olacaktır.
Diğer güçlüğümüz çoğumuzun bildiği “dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu“dur. İsminden de anlaşılabileceği gibi bu çocuklarımızın bir konuya odaklanması o kadar zordur ki! Bu çocuklar için sürekli bir yerde bulunmak, bir konuya odaklanmak neredeyse imkansızdır. Aklı sürekli başka yerlerdedir ve onları bu konuda zorlamak durumu çok daha güçleştirecektir.
Birçok sebepten dolayı meydana gelebilecek olan diğer güçlüğümüz “duygusal ve davranışsal bozukluk” olarak adlandırdığımız problemdir. Normal şartlar altında o şartlara uygun olmayan tavır ve davranışlar sergileyebilen bu çocuklarımız bizden anlayış beklemektedirler.
Sadece beş tanesine değindiğim “Özel Öğrenme Güçlükleri” konusunda her geçen gün daha çok araştırma yapılmaktadır. Her bir paragrafta özellikle vurguladığım “bu çocukları anlama” konusu ise bize düşen en büyük görevdir. Öğretmenlerimize ve velilerimize öncelikle buçocuklarımızın problemlerini anlamada ve keşfetme de, daha sonra onların da toplumdarahatlıkla yer alabileceği konusunda çok görev düşmektedir. Dünyaya gelen her çocuksadece o anne babanın çocuğu değil, dünyamızın çocuklarıdır

Kramp Nedir? Sebepleri Nelerdir?


İnsan vücudunun her yanı kaslar ile çevrilidir. Bir insan vücudundaki kas sayısı yaklaşık olarak 640 kadardır. Kramp ise, gün içinde sayısızca kere kasılıp gevşeyen bir veya daha çok kasın, ani bir şekilde bütünün ya da kasın bir bölümünün istem dışı ve ağrılı kasılarak sertleşmesine denmektedir. Vücut bölümlerinde en sık ayak ve baldırlarda rastlanılmaktadır.
Daha çok geceleri ortaya çıkan kramp sebebi çok çeşitli olabilmektedir. En çok rastlanılan gruplar ise, yaşlılar, hamileler ve vücut mekanizmasını oluşturan mineral ve vitaminlerin eksikliği olan kişilerde karşılaşılmaktadır. Krampın girme sebepleri arasında; en bilindik iki sebebi, soğuk ve yorgunluk. İnsan bedeni soğuk ortamlarda ve yorgun olduğu dönemlerde kan dolaşımının yavaşlaması nedeniyle kasların çalışması için gerekli olan oksijen ve şekerin kaslara eksik ulaşması nedeni ile kasların kendilerini ani kasılmalar ile korumaya çalışmasından kaynaklanmaktadır. Gün içinde fazlaca yapılan egzersizler, aşırı yüklenme sonucu adalelerin yorulması, fazla su kaybı, aynı pozisyonda hareketsiz uzun süre kalmak ve aşırı yorgunluk da bu sebepler arasındadır. Kramp giren bölgede kasılmalar birkaç dakika sürebilir. Bu esnada kasılmaları engellemek ya da kasılma sürelerini kısaltmak için masaj ya da esneme egzersizleri yardımcı olmaktadır. Kramp esnasında kasılan bölgeye çimdik atmak kasılmayı yumuşatmak için bölgeye iğne batırmak gibi işlemler zararlı olabileceği için uzmanlar tarafından onaylanmamaktadır.
Gün içinde ya da gece gerçekleşen kramplardan kurtulmak için öncelikle beslenmemize dikkat etmeliyiz. Beslenme öğünlerimizde potasyum tüketimini çoğalmamız, potasyum ve magnezyum eksikliğinden kaynaklanan krampların önlenmesinde yararlı olacaktır. Bunun içinde potasyumu yüksek olan besinlerden bol bol tüketmemiz gerekmektedir. Krampların önlenmesinde bazı besinlerin tüketilmesini çoğaltırken bazılarını da eksiltmemiz gerekmektedir. Kafein, nikotin ve alkolün fazla tüketilmesi krampların çoğalmasında etken olan maddeler arasında yer aldığından tüketilmesinin en az seviyeye indirmemiz kramp sıklıklarını azaltabilmektedir. Kan değerlerindeki eksiklikler dolayısıyla giren kramplar haricinde, masa başında çalışan ya da yatak istirahatin de bulunan kişilerin kan dolaşımının yavaşlaması nedeni ile giren krampları en aza indirmek için de bacak kaslarını kuvvetlendirmek için yapılan egzersizler bu kramplarında oluşmasını engelleyebilecek unsurlar arasında yer almaktadır.
Sık sık tekrarlayan krampların başka bir hastalığın habercisi de olabileceği gibi basit bir vitamin eksikliği de olabilir, bundan emin olabilmek için aile hekimlerimize başvurmamızda fayda vardır.
Ani Kas Kasılmalarını Önlemek için;
- Dolaşımı idame ettirmek ve laktik asidin ve diğer atıkların kaslardan atılmasına yardımcı olmak için su
- Kalsiyumun kas çekilmelerini düzenlemesi için az yağlı süt ürünleri
- Muz, narenciye, kurutulmuş meyve, domates suyu, kavun, kabak, patates, süt ve avokado gibi potasyum açısından zengin yiyecekler
- Enerji için pirinç, kuru baklagil ve hamur işleri gibi karbonhidratlar
- Enerji dönüşümü için gerekli olan demir için güçlendirilmiş tam tahıllı gevrekler ve kompleks
- B vitaminleri için tam tahıllı ekmek tüketimini çoğalmalı,
- Kaslara olan dolaşımı azaltacak olan kahve, çay ve koladaki kafein
- Sıvı toplanmasına neden olabilecek çok tuzlu yiyecekler
- Kaslarda kan kısmını engelleyen sigara gibi etkenleri de azaltmalıyız.

Retba Gölü – Senegal


Senegal’de yer alan bu göl çilekli süt ile dolu dev bir kaseyi andırmaktadır. Bu gölü farklı yapan ise renginin pembe olmasıdır. Retba gölü normalde bir tuz gölüdür. Tuz rafinelerinin bulunduğu ve aynen ülkemizdeki tuz gölü ile aynı özelliklere sahiptir. Retba gölünün incelenmesi için birçok Üniversite ve araştırma laboratuvarları sudan örnekler almış ve uzun süre incelemişlerdir. Sebep olarak ise sudaki dunaliella salina isimli bir bakterinin tuz oranıyla doğru orantılı olarak artması ile kırmızı rengibeyaz göle vererek pembe rengi almasına sebep olduğu anlaşılmıştır.
Güneş ışınları ile kırmızı renk pigmenti oluşturan bakterilerin meydana getirdiği bu göl, görselliği ile meraklıları bölgeye çekmeyi başarmış, bununla beraber gölde tekne turları ve benzer faaliyetlerin oluşmasını sağlamıştır.
Şifalı olduğuna inanlar bu gölde uzun saatlerce yüzmeyi ihmal etmiyor. Bir ressamın abartılı resmi gibi görünen gölün aynı zamanda bölgede yaşayan insanlar için geçim kaynağı olduğunu belirtmekte fayda var.
Yakın zamanda ülkemizdeki tuz gölünde de aynı durum gözlenmekte ve gölün buz mavigörünümü yer yer(genelde güney batı tarafları) kızıl renge döndüğü gözlenmektedir. Ülkemizde bu konu dalında araştırma yapan bilim adamları kızıl rengin aynı bakteri tarafından yani dunaliella salina bakterisinin sebep olduğunu söylemektedir.

Goji Berry Nedir? Faydaları Nelerdir?


Çin, Moğolistan ve Tibet’te Himalayalarda bulunan goji berry, yaklaşık 6000 yıldır kullanılan bir meyvedir. Sağlığa birçok faydası olan bu meyve ülkemizde kurt üzümü olarak bilinir. Kuvvetli bir antioksidan olan goji berry; Çin’de tıp alanında 2000 yıldır kullanılmaktadır. Tibetliler yüzlerce yıldır goji üzümünden yapmış oldukları ilaçları kolesterol ve kan basıncını düşürmek için kullanmışlardır. Bununla beraber, karaciğeri korumak, görüş bozukluğunu gidermek ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek için de bu meyveden faydalanılmaktadır. Goji berry; sedef hastalığına, alerjiye, kronik karaciğer hastalığına ve şeker hastalığına da iyi gelmektedir.
Goji berry küçük yumuşak meyveleri olan bir bitkidir. Çok sulu ve tatlıdır. Tadı, yaban mersini ve kiraz arasında olan goji berry taze meyve olarak tüketildiği gibi kuru üzüm olarak da tüketilmektedir. Bu meyvenin yapraklarından bitki çayı, saplarından da yağ yapılmaktadır.
Ölümsüzlük bitkisi olarak da adlandırılan goji berry; hafızayı güçlendirir, kansere karşı vücudu korur tümör büyümesini engeller, fazla yağlardan kurtulmaya yardımcı olur, kalp, böbrek, karaciğer gibi hayati organlarımızı korur ve de güçlendirir, kas ve kemik güçlenmesine yardımcı olur. Bu yararlarından dolayı her ülkede mutluluk ve sağlığı simgeleyen isimler ile adlandırılmıştır.
Ülkemizde de bu muhteşem bitkinin üretimini yapanlar bulunmaktadır. Hemen hemen her toprakta yetişme özelliğine sahip olan bu bitki özellikle güneş ışığını görecek ve bol sulu ortamlarda yetiştirilmelidir. 2 yaşına kadar meyve vermeyen bu bitkide en güzel verim 4 5 yaşlarında alınmaktadır.
Goji berry`nin yetiştirilmesi kadar budama yöntemi de çok önemli bir yere sahiptir. Doğru budama yöntemi ile daha verimli sonuçlar elde edilip, bu güzel meyveden daha çok kişi faydalanabilir. Şemsiye şeklindeki budama yöntemi ile ağaç büyüdükçe, dallar aşağı eğilip rahatlıkla büyüyebilir.[goji budama.jpg]

Tüm Yönleriyle Aruz Ölçüsü


Aruz ölçüsü bir şiir ölçüsü olup, Arap-Fars edebiyatının bir icadı olan, bizim edebiyatımıza da büyük etkileri olan bir ölçüdür. Aslında aruz ölçüsü ilk olarak bir Arap icadıdır. Onlardan Fars edebiyatın geçmiştir. Fakat Fars edebiyatı, aruz ölçüsünün bazı kalıplarını kendi dilinin özel yapısına uydurmuş, böylece Arap aruzunun gelişimine büyük etki edip, aruz ölçüsüne yeni soluklar getirmiştir. Bu yüzden aruz ölçüsünü sadece Arap icadı olarak değil, Arap-Fars icadı olarak almamız gerekir.
Arap ve Fars edebiyatlarındaki yayılımından sonra aruz ölçüsü, bildiğimiz gibi Türkedebiyatında da büyük etkiye sahip olmuştur. Fakat Türk şairler, aruzu genellikle Türkzevkine göre işlediler. ve böylece bir Türk aruzu meydana getirdiler. Aruz, Türk edebiyatına o derece kök salmıştır ki, Yunus Emre, Aşık Garip, Gevheri, Dertli, Seyrani… gibi pek çok Halk şairi dahi aruz ölçüsüyle şiirler yazmışlardır. Buradaki garipsenecek durum, Halk edebiyatınınözellikleri dikkate alındığında, başka kültürden edebiyatımıza geçen bir ölçünün halk şiirinde kullanılmasıdır.
Aruz deyince tabi ki ilk akla gelen şey aruzun kalıplarıdır. Araplar, “faale” sözcüğünün kökünden fâ’lün, feûlün, fâilâtün, müstef’ilün, mefâilün, müstef’ilâtün… gibi kalıplar çıkarmışlardır. Bu kalıpların her birine tef’ile denir. Bu tef’ileler belirli bir düzenle arka arkaya sıralanarak bahr denen asıl aruz kalıplarını oluştururlar. Mesela; “fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilâtün”, Mefûlü mefâilün fâilâtün fâilün” gibi… Aruz ölçüsünde bu şekilde 19 bahr vardır. Fakat bu bahrlardan sayısız ölçü çıkartılabilir. Örneğin; biraz önce bahsettiğim “fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilâtün” ölçüsüne remel bahri denir ve sadece bu remel bahrinden 22 ölçü çıkartılır. Görüldüğü gibi aruzun ölçülerinin sayısını tam olarak belirtmek zor fakat Türkedebiyatında ve Türk şairlere ilham olan Arap-Fars şairlerince sık olarak kullanılan bazı aruz kalıplarını şöyle belirtebiliriz:
Mefâilün / Mefâilün / Feûlün
Feilâtün ( Fâilâtün) / Feilâtün / Feilâtün / Feilün ( fa’lün)
Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün
Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün
Müfteilün / Müfteilün / Fâilün
Feûlün /Feûlün / Feûlün / Feûl
Mefâilün / Feûlün / Mefâilün / Feûlün
Feilâtün ( Fâilâtün ) / Mefâilün / Feilün ( Fa’lün )
Fa’lün / Feûlün / Fa’lün /Feûlün
Mef’ûlü / Fâilâtü / Mefâîlü / Fâilün
Mef’ûlü / Mefâîlün / Feûlün
Mef’ûlü / Mefâîlü / Mefâîlü / Feûlün
Mef’ûlü / Mefâîlün / Mef’ûlü / Feûlün
Mef’ûlü / Mefâîlü / Feûlün
Müfte’ilün / Fâilün / Müfte’ilün / Fâilün
Mefâilün / Mefâilün / Mefâilün / Mefâilün
Müstef’ ilün / Müstef’ ilün / Müstef’ilün / Müstef’ilün
Müstef’ilâtün / Müstef’ilâtün / Müstef’ilâtün / Müstef’ilâtün
Feûlün / Feûlün / Feûlün / Feûlün
Aruz kalıplarının bu şekilde sıralanmasının esası hecelerin kapalılık açıklıklarıdır. Şimdi açık hece, kapalı hece kavramlarına bakalım;
AÇIK HECE:Açık hece, genellikle sesli harfle biten hecedir. Örneğin kalem sözcüğünü ele alalım; kalem kelimesini hecelerine ayıralım: ka-lem. İlk hece olan ka- ünlü ile bitmiştir ve dolayısıyla açık hecedir. Aruzda arka arkay üç açık hece kullanılmaz. Çünkü aruz ölçüsünde arka arkaya üç açık heceli kalıp yoktur. Bu da aruzun bir kusurudur. Açık heceler genellikle + işareti ile gösterilir.
KAPALI HECE:
Kapalı hece, ünsüz harfle biten veya uzun ünlüyle (â, î.. vs) biten hecedir.Örneğin; geldim kelimesi: gel-dim. Kapalı heceler genellikle – işareti ile gösterilir.
Şimdi aruzla ilgili diğer terimlere bakalım;
TAKTİ:
Aruzla yazılmış bir manzumenin ölçüsünü bulmak için mısralardaki kelimelerin hecelerinin kapalılık-açıklığını bularak, yukarıda bahsettiğimiz gibi + veya – ile ya da başka herhangi bir işaretleme yöntemiyle işaretlemek demektir.
ARUZ SORUNLARI:
Aruzdaki ölçü dediğimiz kalıp düzenlerine her sözcüğü uydurmak imkansızdır. Bu zorluğu yenebilmek için şairler vasl, imale, zihaf, kasr, met, ritim gibi sorunlar ortaya koymuşlardır. Şimdi u sorunlara bakalım;
1- Vasl: Ulama demektir. Kapalı bir heceyi açık hece yapmak için kullanılır. Örneğin “Hür olmak” kelimelerini bir dize olarak kabul edersek bu dizeyi Hür-ol-mak şeklinde hecelerine ayırabiliriz. Yani (- – -) kalıbına uyan bir dize elde ederiz. Fakat bu hecelerle bir kalıp yok ise dizeyi hü-rol-mak şeklinde ulama yapıp (+ – - ) şeklinde bir kalıba ulaşabiliriz. Burada dikkat edilmesi gereken bir başka nokta, eğer dizede ulama varsa fakat kalıp gereği ulama yapmak gerekmiyorsa ulama yapılmaz.
2- İmale: Çekme, uzatma demektir. Aruz ölçüsünde imale ise, kısa olan bir hecenin uzatılmasıdır. Bildiğimiz gibi aruz ölçüsü Arap edebiyatından Türkçeye geçmiştir. Arapça’da pek çok uzun ünlü bulunmasına karşın Türkçe’de uzun ünlü sayısı sınırlıdır. Bu yüzden şairlerimiz Türkçe’yi Arapça’ya uydurmaya çalışmış, pek çok normal,kısa ünlüyü, kalıba uydurmak için sündürerek uzatmışlardır. Bu durum da kulağa hiç hoş gelmez. Örneğin aşağıdaki beyite bir bakalım;
“Görelim âyine-i devran ne sûret gösterir”
bu beyitin ölçüsü; fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilâtün’dür. Fakat Türkçe olan ilk kelime, fâilâtün kalıbına uymaz. çünkü gö- hecesi kapalı değil açık hecedir. İşte bu kelime, kalıba uydurulmak için “göööörelim” şeklinde okunmuştur.
İşte imale Türkçe kelimelerin yapısını değiştiren, kulağa pek hoş gelmeyen, böyle bir kusurdur.
3- Zihaf: Anlam olarak kısma demektir.Zihaf, imalenin tersidir. yani uzun olan bir heceyi kısa olarak okumaktır. Yalnız dikkat edilecek olan nokta; imalenin Türkçe kelimeleri uzattığı, zihafın ise Arapça ve Farsça kelimeleri kısalttığıdır.
Eski şairler zihafı hoş karşılamazlar, bir çeşit beceriksizlik olarak sayarlardı. Fakat eğer yeri gelirse kullanmaktan da geri kalmazlardı. Örneğin, kaside üstadı Nef’inin kasidelerinde bile yer yer zihafa rastlanır.
4- Kasr: Uzuzn bir heceyi hafifletmek, yani inceltmektir. Örneğin şâh kelimesini şeh, mâh kelimesini meh okumaya kasr denir. Kasr iki türlüdür. Bir tür hoş karşılanırken, diğeri hoş karşılanmaz ve kusur sayılır. Meselâ, şâhsuvar kelimesini şehsüvar okumak hoş karşılanır fakat dünya kelimesini dünye okumak hoş karşılanmaz.
Ayrıca kelimenin ilk harfini de ölçü gereği kısaltmak zaman zaman hoş karşılanır. Örneğin; Nedim bir şiirinde İstanbul’u Stanbul olarak kasr yapmıştır.
5- Med: İki heceyi bir hece durumuna getirmek, yani bir tam sesi bir buçuk sese çıkarmak demektir. Med bir kusur değil, ritim sağlayan bir özellik sayılmıştır. Med, daima bir uzun hece ile onu izleyen bir kısa hece ile yapılır. Ayrıca med, şiirin ahengine ve ses zenginliğine olumlu yönde katkı sağlar.

Türkiye’nin Yerli Üretim Güdümlü Mermisi: SOM


Tübitak-savunma araştırma ve geliştirme enstitüsü tarafından geliştirilen yüksek seyir hassasiyetli bir güdümlü mermidir. Mermiye ilişkin çalışmalar İlk olarak 4 haziran 2011 tarihinde Türk Hava Kuvvetlerinin 100. yılı kutlamaları esnasında çiğli hava üssünde duyurulmuştur. 2006′dan beri geliştirme süreci devam eden SOM güdümlü mermisi Türkiye nin 180km’den fazla mesafeden atılabilen, durağan ve hareketli hedefleri imha edebilen ilk yerli üretim çözümüdür. (3)(2)
Som güdümlü mermisi hem kara hem de deniz unsurlarına karşı kullanılan ve at&unut hassas saldırı silahları ailesindendir. Öncelikli olarak gelişmiş dahili seyrü-sefer sistemini tamamlayıcı olarak gps kullanmaktadır. Arazi referası destekli seyrü-sefer radarı mermiye uçuşu esnasında alçak irtifa uçuş ve yerel savunma sistemerini aşma imkanı sağlamaktadır.
Geliştirici firmanın açıklamalarına göre; mermi gelişmiş geometrik ve aerodinamik yapısı ve merminin radar kesit alanını azaltan düşük ağırlıklı kompozit elemanlar sayesinde benzer güdümlü mermi sistemlerinden ayrılmaktadır. Müstakil hedeflere hücüm safhasında hassas bir saldırı için,mermi infrared bir kamera ile elde ettiği görüntüyü atış öncesi mermiye yüklenmiş benzer hedeflere ait bir imza veritabanı ile karşılaştırır. Bu kamera aynı zamanda uçuş rotasındaki dönüş noktalarının fotoraflarını çekip bu fotoğrafları daha önceden bulunacağı tahmin edilen pozisyon bilgileri ile kıyaslayarak seyir sistemini güncellemek için de kullanılır. Bu şekilde gps kullanımında meydana gelebilecek herhangi bir kısıtlama ya da arıza durumunda, mermi arazi referanslı radarı ve infrared kamerası ile kendi dönüş noktalarını izleyebilecektir. Mermi üzerinde iki kanallı bir datalink sistemi mevcut olup, gerektiğinde uçuş esnasında görev değişikliği yapılmasına imkan tanımaktadır. (3)(4)(5)
Mermi aynı zamanda müşterek saldırı uçağının (JSF) iç istasyonları ile uyumlu şekilde dizayn edilmiştir.(5)
Merminin dizayn amacı komuta kontrol merkezleri,hava savunma füzeleri, limana bağlı uçak ve süüstü gemileri gibi askeri hedeflere karşı yüksek doğrulukla saldırı yapabilmektir.(6)
Geliştirme Testleri
Tübitak yetkililerinin açıklamalarına göre, prototiplerin bşlangıç uçuşları başarıyla tamamlandı. Mermi ilk güdümlü uçuşunu 9 ağustos 2011 tarihinde Karadeniz üzerinde yapmış, bu uçuşta 100 deniz milinden fazla bir mesafeyi GPS/INS güdümünde geçmiş ve hedefine yüksek bir hassasiyet ve başarı ile ulaşmıştır. Merminin dizayn detaylarını gözlemlemek için 30 adet test uçuşu planlanmıştır. İlk grup merminin türk hava kuvvetlerine tesliminin 2011 yılı sonlarında yapılması planlıdır. Yılın kalan bölümlerinde daha fazla atış testi yapılması planlanmaktadır. (3)(4)(5)
Mesafe
Yerel basında merminin menzilinin 100 deniz mili civarında olduğu söylentileri yükselirken başbakan recep Tayyip Erdoğan 28 aralık 2011′de beklenmedik bir şekilde yüksek bilim ve teknoloji kurulunun tüm üyelerinin hazır bulunduğu toplantısında merminin mesafesinde hedefi 2500 km olarak belirlemiştir. Bu açıklamadan kısa süre sonra tübitak başkanı Dr. Yücel Altunbaşak 2 yıl içinde merminin menzilini 2500 km’ye çıkarma çalışmalarına başladıkları bilgisini verdi. SOM güdümlü mermisi şu an için 300 km menzille test edilmiş ve hedefine 10 mt lik bir hassasiyetle ulaşmıştır. Tanıtımlarda doğruluk 5 mt civarında gösterilmiştir. Bu yıl içinde 500 km testlerine başlanması planlanmaktadır. Daha sonra menzil 1500 km ye çıkarılacak ve 2014 yılı içinde de 2500 km testlerinin yapılması planlanmaktadır.
Versiyonlar
Tübitak mermiyi üç versiyon halinde geliştirmektedir.
SOM A : askeri hedeflere, hücüm safhasında verilen hedefe koordinatları kullanarak basit saldırı modunda saldırmak için dizayn edilmiş temel hava kuvveti versiyonudur.
SOM B Block I : askeri hedeflere, hücüm safhasında infrared resim eşleştirmeyi kullanarak hassas saldırı modunda saldırmak için dizayn edilmiş gelişmiş hava kuvveti versiyonudur.
SOM B Block II : iki aşamalı zırh delici harp başlığıne sahip stratejik ve iyi korunan bölgelere hassas saldırı modunda saldırmak için dizayn edilmiş özel hava kuvvetleri versiyonudur.
SOM B Block I/II versiyonları dönüş noktası güncellemesi için data link özelliğine sahiptirler.
Müşterek saldırı uçağı (JSF) ile uyumSom mermisinin türk hava kuvvetleri f-35 ligthining II ile uyum sertifikasyonu çalışmaları devam etmektedir. Som mermisi aynı zamanda Norveç e ait konsberg savunma ve uzay firması tarafından geliştirilen müşterek saldırı füzesi ile birlikte f-35 e entegresi düşünülen iki resmi aday mermiden birisidir. Som mermisi (UAI unıversal armaments ınterface) evrensel silah arayüzünü kullanan ve Amerikan yapımı olmayan ilk güdümlü mermidir. Som mermisi UAI kullanan herhangi bir platforma entegre edilebilmektedir.
Mevcut kullanım platformları
Som güdümlü mermisi TAI tarafından üretilen F-16 savaşan şahin (blok 40 CCIP ve blok 50) ve F4-E uçklarına entegre edilmiş durumdadır. (1)
1. Pocock, Chris. “Turkey’s Own Cruise Missile Makes First Flight”. Aviation International News online. Retrieved 19 September 2011.
2. “TÜBITAK-SAGE Press Release”. www.sage.tubitak.gov.tr. Retrieved 4 May 2012.
3. Turkey reveals stand-off missile bunker buster. TRDefence. Retrieved 6 June 2011
4. Uğur Cebeci, Tolga Özbek (DHA) Yerli seyir füzesi, 180 kilometreden hedefini vuracak. Hurriyet. Retrieved 6 June 2011
5. Turkey’s Stand-Off Missile is revealed. Janes’s DSEi2011 Exhibition News. 14 September 2011
6. DSEi: Turkish cruise missile design breaks cover. Flight Global. 14 September 2011
7. Bülent Aydemir, Türk füzesi: Hedef menzil 2500 km. HT Gazete. 29 December 2011. Retrieved 1 February 2012
8. Ahmet Dirican, TUBITAK 2014 hedefi. HT Gazete. 14 January 2012. Retrieved 1 February 2012
9. Ümit Enginsoy, Turkey aims to increase ballistic missile ranges. Hürriyet Daily News. 1 February 2012
10. Alpaslan Düven (DHA), DESi2011 News İşte Türkiye’nin ilk seyir füzesi and Stand Video