Bu Blogda Ara

25 Mart 2012 Pazar

İstanbul, Bağcılar'ın Coğrafi Konumu

İstanbul ilinin Avrupa yakasında, Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisin de yer alan Bağcılar , Avrupa- Asya yakası üzerindedir. Edirne-Ankara arasında yapılmış, Türkiye'nin en önemli Otobanı olan E-80 (TEM) otoyolunun 0-2 güzergahı ile bu güzergahın D-100(eski E-5)Otoyolunun, güneybatı ve kuzey-doğu ekspres bağlantıları arsındaki Bağcılar ilçesi bir geçit özelliği taşımaktadır. Batıda Küçükçekmece , Kuzeyde askeri arazi ve Esenler , doğuda Güngören, güneyde ise Bahçelievler ilçeleri ile çevrili Bağcılar İlçesi 22 km2alana kuruludur.

İstanbul, Bağcılar'ın Coğrafi Konumu
DOĞAL YAPISI
Aşınımla önemli ölçüde taşınmış olan düz ve hafif dalgalı platoya yayılan Bağcılar İlçesi' ninvadi oluşumları son derece önemsizdir. Ortalama yükseklik 50-70 m. civarındadır. Akarsuların uzunlukları kısa ve su rejimleri düzensizdir. Bu akarsuların , hızlı kentleşmenin ve sanayileşmenin sonucu olarak , biyolojik ve kimyasal atıkları taşıyan derelere dönüşmüşlerdir.

JEOLOJİK OLUŞUMLARI
Birinci zamandan şişt ve gre türü kayaçları kapsayan Trakya serisinden Devon alanlar, ilçe temelini oluşturur.Bölge genelde Neojen oluşumlar içerir. Vadi düzlükleri alüvyonik artıklarla teraslanmıstır.Hemen her alanda bulunabilen yer altı suları, derin olmayan kuyular ile yer üstüne taşınabilir niteliktedir.

İKLİMİ
Bağcılar ilçesinin iklimi de İstanbul'un iklimi gibi belirgin kalıplar içinde değerlendirmek mümkün değildir. Akdeniz ve Karadeniz iklim yapıları arasında geçiş özelliği taşıyan ilçe iklimi, kimi dönemlerde kırsal iklim özellikleri taşır. En sıcak geçen ayların Temmuz, Ağustos ayları olduğu, Bağcılar ilçesi'nin en az yağış alan dönemleri de bu ayların oluşturduğu bilinmektedir.Ayrıca Aralık ve Ocak ayları en çok yağış alınan ancak en soğuk geçen dönemlerdir. İlçe ortalama 7 gün kar altında kalır.

dost siteler

dost siteler etkinliğine hoşgeldiniz
.
.
dost site her iki sayfada uygun bir yerde gozukmelidir
basvuru için furkan_1073@hotmail.com  adresine mail gönderebilirsiniz
teşekkürler

18 Mart 2012 Pazar

Basketbol Saha Ölçüsü


Basketbol Saha Ölçüsü

Basketbol, çoğunlukla kapalı salonda oynanır. Dikdörtgen biçimindeki basketbol alanının tabanı sert tahtadan yapılır. Alanın boyutları değişiklik göstermekle birlikte, ideal boyutlar 26 m x 14 m’dir. Oyun alanı bir orta çizgiyle ikiye ayrılır. Bu çizginin tam ortasında, orta yuvarlak denen bir daire çizilidir. Basketbol alanının karşılıklı olarak kısa kenar çizgilerinde birer pota bulunur. Pota, kenar çizgisinden 1,2 metre içeridedir ve 1,8 m x 1,2 m boyutlarında bir sac levhadır. Pota üzerinde, yerden 3,05 metre yükseklikte bir sepet vardır. Sepet, 45 cm çapında demir bir çember ile buna asılı, alt kısmı açık, beyaz bir fileden oluşur. Basketbol elle oynanır ve atılan top yukarıdan çembere girip fileden geçerek aşağıya düşünce sayı olur. Basketbol topunun çevresi yaklaşık 75-78 cm, ağırlığı 600-650 gram kadardır.

FIBA standardında bir basketbol sahası

15 Mart 2012 Perşembe

Sihirbazlık NumaraLaRı

Sihirbazlık NumaraLaRı

Seyahat Eden Küller
Arkadaşlarınızın çığlık atmasını istiyorsanız bu numarayı mutlaka öğrenin. Bu numaranın en zevkli yanı, oyun başlamadan önce gerçekleştirilen "kirli işler"dir. Tüm yapmanız gereken, oyunun sunuluşuna konsantre olmanızdır. Dahası sihir, izleyicinin avuçlarında gerçekleşir. İnsanı kendi ellerinde oluşan gizemli bir olay kadar şaşırtan bir başka şey yoktur. Yüzlerce kez uygulasanız da karşılaşacağınız reaksiyonun size sunacağı keyif azalmayacaktır.
ETKİ: İzleyicinin sol avuç içine bir tutam kül konur. Her iki avucunu kapaması ve el iç kısımlarının yere bakması sağlanır. Bir kaç sihirli el hareketlerinden sonra izleyicinin avuçlarını açması istenir. Küllerin bir avuçtan diğerine de bulaştığı görülür...
GEREÇLER: Kül dolu kül tablası..Sigara külleri "taze" olmalıdır. En fazla 1 saatlik. Taze küller deriye daha iyi yapışır.
YÖNTEM: En iyi hazırlık anı, oyuna başlamadan hemen önceki andır. En iyi mekan, kül tablasının bulunduğu bir masada ya da bir barda oturarak oyunu gerçekleştirmektir. İlgisiz bir tavırla kül tablasını bir noktadan diğerine doğru hareket ettirin. Bunu yaparken orta parmağınızla küllere dokunarak bir parça külün orta parmak ucuna yapışmasını sağlayın. Bunu başardıktan hemen sonra oyuna başlamayın, bir beş dakika kadar bekleyin. Parmağınızla hiç bir yere dokunmayın. Ayrıca elinizi sakın masa üzerine götürmeyin, kül parçacıkları masa üzerine dökülebilir ve oyunu berbat edebilir. Örneğin, bileğiniz masa kenarında eliniz boşluğa bakar durumda olsun. Ellerinizin ve parmaklarınızın gayet doğal görünmesine dikkat edin. Hazır olduğunuzda oyunu yapacağınız kişiye "Ellerini böyle tut" derken, kollarınızı bel seviyesinde getirin. Avuçlarınız yere bakarken, rahat ve gevşek olsun. Parmaklarınız izleyiciniz doğrultusunda olacaktır. Bu noktada ellerin gevşek olması gerekir, aksi halde parmak uçlarınızdaki küllerin görülme tehlikesi vardır. İzleyici hareketlerinizi takip edip uygularken ellerini tutun ve hemen izleyicinin sağ ve sol ellerini düzeltiyormuş gibi yapıp bir kaç santim yukarı kaldırın. Baş parmaklarınız izleyicinin elinin üstündeyken, diğer parmaklarınız yumuşak bir şekilde avuç içlerini bastırsın. Böylelikle sağ orta parmak uçlarındaki küller izleyicinin sol avucu içine geçecektir. Sag parmaklarınız ve sol parmaklarınız aynı anda avuç içlerine aynı anda dokunduğu için izleyici tarafından masum bir "ellerini düzelt" hareketi olarak algılanacaktır. Bu arada "öyle değil, böyle.." demeyi de unutmayın. Oyunun bu kısmını yakın bir arkadaşınızla sürekli olarak deneyin. "Ellerini böyle tut" ile başlayıp, "öyle değil, böyle.." hareketi beş saniye içinde gerçekleştirilmelidir. Hayret verici bir şekilde hile tamamlanmıştır. Geri kalanı rol kesme ve sunuş kalitesine kalmıştır. İzleyici hilenin başladığından habersizdir. (Haksızlık değil mi?). İzleyiciye "Şimdi ellerini sıkmadan yumruk haline getir" derken, her iki elinizi yavaşça kapayın. Yumruğun sıkı olmaması gerekir aksi halde izleyicinin avucundaki külleri parmaklarına sıvanacaktır. Parmakların avuç içine değmemesine dikkat edin. İzleyici sizin hareketlerinizi taklit ettiğinden dikkatinizi ellerinize yoğunlaştırın o da ellerinize konsantre olsun. İzleyici sizi taklit ettikten sonra sağ orta parmağınızla kül tablasından bir parça kül alın ve sorun "seç bakalım sağ mı sol mu?". Yanıt "sağ" olursa "Tamam, o halde sağ elini çevir ve avucunu aç" deyin. Yanıt "sol" olursa "Tamam, o halde sol elini kapalı tutarak sağ elini çevir ve avucunu aç" deyin. Gördüğünüz gibi masum izleyicinin hiç bir şansı yok. Mutlaka sağ avucunu açması sağlanacak. Sağ avuca biraz önce aldığınız külleri sürün. Bir mendil alın ve ellerinizi silin. Böylelikle izleyici ellerinizin temiz olduğuna ikna olsun. Bu noktadan sonra oyunun sonuna kadar hiç bir şekilde izleyiciye dokunmayın. "Avucunu kapa ve ters çevir" dedikten ve bir kaç sihirli hareket ve sihirli sözden sonra "sağ avucunu aç" deyin. Evet "sağ" avucunu. Burada "sihirbazın başı dertte" espirisini uygulayacağız. Avuç açıldığında küller görünecektir. Bu noktada biraz bozulmuş numarası yapabilirsiniz. Sihirli sözlerin eksik kaldığı bahanesiyle sağ avucu tekrar kapattırın, yeni sözleri söyledikten sonra önce sağ sonra sol avucun açılmasını söyleyin. İzleyici sol avucunda külleri gördüğünde çığlığı basacaktır.


Kes-Birleştir
Bir diğer basit ama etkili oyun. Bol bol pratik yapmadan gösteriyi denemeyin... Yaklaşık 20cm uzunluğunda bir ipe ihtiyacınız var. İpi sol elinizde tutun. İpin alt ucunu sağ elinizle alın ve sol baş ve işaret parmaklarınızın arasında tutarak bir halka oluşmasını sağlayın. Sağ elinizle ipi izleyici tarafındaki orta noktasından tutup sol elinizin arkasına doğru götürün. Halkanın ortasını avucunuza doğru götürürken, sol avucunuzu siper edip, baş parmağınızla ipin avucunuza yakın bölümüne takın ve çekin. Yapmak istediğimiz, ipin avucunuza yakın kısımından ikinci bir halka oluşturmak. İzleyici biraz önce sol elinize doğru götürdüğünüz halkanın orta kısmını sol elinizde tutuyormuşsunuz zannedecektir. Oysa gerçek orta kısım avuçta saklı, elin üstünden görünen kısım sahte orta noktadır. Sahte orta kısım kesilecek "kısa" ip parçasıdır. Halkayı kesin ya da izleyicilerden birine kestirin. Şimdi yeni kesilmiş uçları tutarken diğer "sağlam" uçları sallandırın. Burada hilenin fark edilmemesi için özen göstermeniz gerekir. Kesik uçları düğümleyin ve "ipi eski haline getirdiğinizi" söyleyin. İzleyiciler başaramadığınızı söyleyip gülerken, ipi iki elinizle yumak haline getirin. Düğümlü kısa parçayı bir elinizde gizlerken diğer elinizle uzun parçanın bir ucundan tutun ve ipi sallandırın. Şimdi başardınız...


İskambil Kartı Oyunları
Desteyi masa üzerine yelpaze şeklinde açarsınız, izleyicinizden bir kart seçmesini istersiniz ve hangi kartın seçildiğini söylersiniz. Kartlarla gösteri yapan her sihirbazın başarmayı arzu ettiği bir durumdur. Kartı seçtir ve derhal ne olduğunu bil.
Bunu başarmak için önceden işaretlenmiş kartlar ya da sıralanmış deste kullanılmıyorsa yukarıdaki senaryoyu başarmak için mutlaka bir ya da iki el çabukluğunun yapılması gerekir. Burada sorun, izleyicinin sanki serbestçe "herhangi" bir kartı seçtiği hissini yaratan ya da gerçekten de "herhangi" bir kartı seçmesine izin veren bir tekniğin seçilmesindedir. "Yelpaze" oyunu iki temel hileye dayanır. İlkinde, deste bilinen bir sırada önceden dizilmiştir. İkincisinde kart rastgele seçilirken bu kartı daha sonra deşifre edecek bir "anahtar" kartın belirlenmesi yöntemine başvurulur. Hazırlık: Bir çok sihirbaz sıralanmış deste fikrinden, böylesi bir desteyi hazırlamanın uzun süreceği ve zahmetli denemeler yapmak gerekeceği düşüncesiyle uzak durma eğilimindedirler. Aslında böylesi bir desteyi hazırlamak bir kaç dakikada yapılabilecek bir iştir. Oyunun sihri, seçilen kartın bir altındaki ya da bir üstündeki karta bakıldığında hangi kartın seçilmiş olduğunun anlaşılmasına dayanır. Bu etkiyi açıklamak üzere hatırlması kolay bir sıralama verelim: As, Papaz, 2, Kız, 3, Joker, 4, 10, 5, 9, 6, 8, 7. Renkler de her kartta değişir: Sinek As, Karo Papaz, Kupa 2, Maça Kız, Sinek 3, Karo Joker, Kupa 4, Maça 10... Sıralamadan sonra kartlar kutusuna yerleştirilir. Destenin daha "rastgele" sırada görünmesini sağlamak belleğinizin gücüne bağlı olacaktır. Gösteri: Deste kutusundan çıkarılır, gösteri becerinize bağlı olmak kaydıyla, bir kaç kere kesilir ya da "sahte" bir şekilde karıştırılır. Sahte karıştırmada, kartlar sol elde tutulur, sağ elle kartların yarısı alınır ve yukarıdan sol el başparmak tarafından diğer kartların üzerine doğru kartları birbirine karıştırmadan atılır. Yapılması gereken sadece kesme işlemi yapmaktır. Kartların birbirine karışmış izlenimini vermek üzere sol el başparmağı destek alınarak atılan kartların basamak oluşturacak şekilde görünmesi sağlanır. Sonra sağ elle basamaklı görünümdeki kartların üzerine vurularak tüm kartların aynı sıraya gelmesi sağlanır. Bu işlem bir kaç kez tekrarlanabilir. Sonrasında kartlar masaya yelpaze oluşturacak şekilde açılır. İzleyiciden bir kartın seçilmesi istenir. İzleyici istediği kartı seçtikten sonra sihirbaz masadaki kartları toparlar ve kutusuna yerleştirir. Burada iki olay gerçekleşir. İzleyicinin kartı seçtiği yer ortaya çıkar. Çünkü seçilen kartın komşusu az da olsa diğer kartların sırasında olmayacaktır ve çıkan kartın yeri boş olacaktır. İşte bu komşu kart bizim anahtar kartımızdır. Yelpaze kapatılırken ve deste masadan kaldırılırken bu "kesik" noktadan tutulur ve anahtar kartın destenin altına ön yüzünün görülecek şekilde gelmesi sağlanır. Bundan sonra kart kutusu alınır ve deste kutuya yerleştirilir..ken alttaki anahtar karta bir bakış atılır. Bu anda yapacağınız espriler izleyicilerin dikkati dağıtmanıza yardımcı olacaktır. Kutu, aslında tamamlanmış oyunun devamını merakla bekleyen izleyiciye uzatılır. Sıralanmış deste ve anahtar kart izleyicinin "gizlediği" kartı deşifre etmiştir. İzleyiciye son bir kez karta baktıktan sonra kutudaki destenin arasına koyması söylenir. Bu andan sonra yapacağınız "atraksiyon" espri gücünüze kalmıştır. Parmaklarınızı kapatılmış kutuya dokundurup trans haline geçebilirsiniz ya da izleyicinin sürekli olarak seçtiği kartı düşünmesini söyleyebilirsiniz...

Tesadüf
Etki: Sihirbaz ve izleyicisi iki farklı iskambil kağıdı destesinden birer kart seçerler ve ne tesadüftür ki iki kart da birbirinin aynısıdır.
Yöntem: Bu oyunu gerçekleştirmek için sıradan iki desteye ihtiyacınız var.Destelerden birini izleyiciye verin diğeri sizde kalsın. Aynı anda desteleri karıştırın. Desteleri değişin ve tekrar karıştırın. Desteleri tekrar değişin, ancak bu kez desteyi izleyiciye verirken en alttaki karta belli etmeden bakın ve aklınızda tutun. İzleyiciye desteden bir kart seçmesini ve size göstermeden karta bakarak ezberlemesini söyleyin. Sizde destenizden bir kart seçin, ama hatırlamak için bir çaba göstermeyin. Seçilen kartın destenin en üstüne konmasını isteyin. Desteleri bir kez kesin. Şimdi seçilmiş kartlar kendi desteleri içinde kaybolmuştur. Bir kez daha desteleri değiştirin. Herkes elindeki desteyi yelpaze şeklinde masaya açsın ve kendi seçtiği kartı bulsun. Aslında siz biraz önce destenin altında gördüğünüz kartı arayın. İzleyicinin seçtiği kart, sizin gördüğünüz kartın altındaki karttır. Sanki seçmiş olduğunuz kart buymuş gibi alın ve yüzü aşağı bakacak şekilde masaya koyun. İzleyiciden de aynısını yapmasını isteyin. Aynı anda kartları açtığınızda her ikisinin de eşdeğer olduğu görülecektir. Ne tesadüf !..

KIRMIZI IŞIK:

Arkadaşımıza ben dur diyene kadar "kan" de diyoruz. Yaklaşık 10 defa dedikten sonra sorularımıza hemen cevap vermesini isteyerek, "elini kessem ne akar", "bacağını kessem ne akar" gibi bir iki sorudan sonra, cevap vermesini bekleriz. Son olarak ta hangi ışıkta geçersin dediğimizde yeşil yerine kırmızı diyecektir. Üstelik yanlış söylediğinin de farkında olmayacaktır.

İNEK NE İÇER:

Yukarıdaki oyunun benzeri. Arkadaşımıza sürekli "beyaz" demesini söylüyoruz. Bir süre sonra inek ne içer diye sorunca, süt diye cevaplar. Halbuki su içer.

YUMURTA PİŞİRME:

Şekilde de görüldüğü gibi bir metal borunun içine (antenlerde bulunan alüminyum boru olabilir) huniyle pişmemiş yumurta dolduruyoruz. Aşağıdaki ucunu da bir mumla kapatıyoruz. Boş bir tavayı ocağın üstünde ısıtırken hokus pokusla sopamızı tavada gezdiriyoruz, bu esnada mum eriyor ve boru içindeki yumurta tavaya boşalıyor. Sizde güzelce pişiriyorsunuz.

SÜT DÖKME:

Şekilde görüldüğü gibi, cam bir sürahinin içine bir kavanoz yerleştirilir ve yapıştırılır. Sürahinin kapağı, eğildiğinde dışına süt çıkmaması için iyice kapatılır. Sürahi ile kavanoz arasına süt doldurulur. Bu esnada içteki kavanoz boş. Bir külahın içine süt dökülüyormuş gibi yapılınca, aradaki sütün bir kısmı içteki kavanoza dolar. Sürahi tekrar düzeltilince süt seviyesinin azaldığı görülür. Seyirciler sütün külaha aktığını sanar, külah çözülünce içinde süt olmadığı gösterilir.

ŞİŞE BARDAK:

Bu oyun için, 2 tane 30 cm civarında soba borusu, 2 tane altı kesilmiş şişe ve 2 tane bardak.

Malzemeleri şekilde görüldüğü gibi iç içe koyuyoruz. Şimdi sağ elimizle soba borusunu kaldırırken, sol elimizle hem soba borusunu hem de şişeyi kaldırıyoruz. Seyirciler bu durumda sağda şişe, solda bardak görürler. (Şişenin içindeki bardak ikisi de cam olduğu için görünmez. Daha da olmadı renkli şişe kullanın) Sonra her şeyi geri bırakın ve bu seferde tersini yapın, yani sağ elle hem boru hem şişe, sol elle sadece boru. Bu durum da seyirciler bardakla şişenin nasıl yer değiştirdiğine oldukça şaşıracaklardır. Bunu defalarca yapabilirsiniz. Vezirköprü meslek lisesi gecesinde bu numarayla meşhur olmuştum.

ŞAPKA DELME:

Resmin sağ tarafındaki gibi bir büyük bir küçük sopa hazırlıyoruz. Küçük sopa 3 cm. kadar ve ucuna ters şekilde (sivri ucu dışarıda) bir iğne yerleştiriyoruz. Büyük sopaya da iğnenin girebileceği bir oyuk hazırlıyoruz.

Seyircilerin birinden şapka istiyoruz. Küçük sopa avucumuzda saklı bu sırada. Sonra zorlanıyormuş gibi numaralar yaparken küçük sopayı şapkaya batırıyoruz, şapkanın içindende büyük sopayla birleştiriyoruz. Sanki deldik gibi görünüyor. Resmin sağında da bu görünüyor.

KİBRİT KIRMA:

Mendil ve iki kibrit lazım bu oyun için, resme gerek duymadım. Mendillerin kenarında bir kısmı kıvrılıp dikiş yapılan bölüm vardır.(Mendil yerine sizde böyle bir bez hazırlayabilirsiniz) bu bölüme önceden bir kibrit yerleştiriyoruz. (sığdıramazsanız kürdan da olur) Sonra arkadaşımıza gidip sağlam kibriti bezin içine yerleştiriyoruz gözü önünde. Mendili katlarken gizlediğimiz kibriti arkadaşımıza kırdıracağımız için, gizli kibriti elimizle takip ediyoruz. Katlamamız bitince kibriti arkadaşımıza kırdırıyoruz. Sonra sallayınca mendili sağlam kibrit düşüyor yere. Tabi o kırdığı kibritin o olmadığını anlayamıyor. Bu numaraları başkasına yapmadan önce denemesini çokça yapın.

ÇATAL KAŞIK:

Resimde görüldüğü gibi, bize gerekli malzeme, çatal, kaşık ve kibrit çöpü. Çatalla kaşığı resimde görüldüğü gibi birbirine geçirin ve çatalın arasından kibriti geçirip bir köşeye koyarsanız, aşağıya düşmeyeceklerdir. İnanılmaz ama gerçek. Aşağıdaki resimde yukarıdaki resmin üstten görünüşüdür. Bu kadar resimler falan hazırladım bunu yaptığınıza memnun kalacaksınız.

1-SAYI OYUNU:

Arkadaşınıza bir sayı tutmasını söylersiniz. Diyelim 7 tuttu. Aynı sayıdan birde kardeşi için tutup ikisini toplamasını söylersiniz. 7+7=14 Benim içinde 4 ekle dersiniz. 14+4=18 bulduğun bu sayıyı 2 ye böl dersiniz. 18/2=9 şimdide kardeşin için eklediğin sayıyı çıkar desiniz. 9-7=2 sonuçta o mavi renkli işlemleri yaparak 2 yi bulur bu rakam sizin eklemesini istediğiniz sayının yarısı olur. Siz 4 ekle dediniz dolayısıyla sonuç 2 çıkar. Eğer 1 ekletseydiniz sonuç 0.5 çıkardı o ne tutarsa tutsun. Deneyin bakalım.

2-SAYI OYUNU:

Arkadaşınıza 3 basamaklı bir sayı tutmasını söylersiniz. Diyelim 237 tuttu. Bu sayıyı ters çevirip büyükten küçüğü çıkarmasını söylersiniz ve çıkan sonucun sağdaki tek rakamını söylemesini istersiniz. 237 tersi 732 işlem 732-237= 495 size 5 diyecektir. Sizde ortadaki rakam daima 9 dur. En soldaki rakamla, en sağdaki rakamın toplamı daima 9 dur. Soldaki 5 demişti ortadaki 9 sağdaki ise 5 in 9 a ulaşması için gereken 4 tür. Sonucu 495 diye söyleyebilirsiniz.

3-SU İÇME OYUNU:

Bir bardak su dolu bardağın üzerine bir tas kapatın ve deyin ki ben tasa dokunmadan bu suyu içebilirim. Sonra bir iki hokus pokustan sonra içtim deyin. O bakmak için tası kaldırdığında, bardağı tasa değmeden alın ve için. Böylece tasa değmeden suyu içtiniz iddianızı yerine getirmiş oldunuz.

4-SU KAYNATMA:

Kartondan bir kap yapın. (Kesme şeker kutusu olur) Bu kutunun içine 2-3 cm su doldurun ve tüpgazın üzerine koyup kaynatın. Korkmayın kutunuz yanmayacaktır. Suyu kolayca kaynatırsınız.

5-BAŞKA BİR SAYI OYUNU:

Şöyle bir tablo hazırlayın.

* * * * *

* * * * *

* * * * *

* * * * *

------------

199998

ilk sıraya her yıldıza bir rakam olmak üzere arkadaşınıza doldurmasını söyleyin. Diyelim 3 5 0 8 7 yazdı. İkinci sırayı siz onun yazdıklarını 9 a tamamlayacak şekilde doldurun. 6 4 9 1 2 yazmanız gerekir. 3 sırayı arkadaşınız 4 6 7 1 2 4. sıraya siz 5 3 2 8 7 yazın. hepsini toplamasını söyleyin.

35087+64912+46712+53287=199998 çıkar siz bu sonucu baştan yazmıştınız zaten. Bu oyunu geliştirebilirsinizde.

9. sınıf biyoloji gücre konusu

Bütün canlılar hücresel yapıdadır. Ancak virüsler hücresel yapıda olmayan canlılar olarak kabul edilir.
Şekil: Bir hayvan Hücresinin Yapısı

Canlılar, ancak solunum, boşaltım, üreme, vs. gibi belirli özelliklere sahip olmakla cansızlardan ayırt edilebilir. Bu özelliklere, canlıların ortak özellikleri denir.
Bir zarla çevrili çekirdek taşıyan hücrelere ökaryot, belirgin bir çekirdeği ve zarlı organelleri bulunmayan hücrelere de prokaryot hücre denir.
Ökaryot hücreler zar, sitoplazma ve çekirdek olmak üzere üç ana bölümden meydana gelmiştir.

1. Hücre Zarı
Hücreyi dış ortamdan ayıran, madde geçişini sağlayan ve şeklini belirleyen çok ince bir yapıdır.
Zarın Yapısı: Yapısında yaklaşık olarak % 65 proteinler, % 33 lipidler ve % 2 kadar da karbonhidrat bulunur. Bazı proteinlerin arasında por isimli delikler bulunur.
Zardaki protein ve yağ molekülleri sürekli hareket halinde bulundukları için buna, "akıcı mozaik zar modeli" denir.

Şekil : Hücre Zarının Akıcı-Mozaik Yapısı

Bitki hücrelerinde, hücre zarının dış kısmında selüloz maddesinin birikmesiyle hücre çeperi denilen cansız ve kalın bir tabaka daha bulunur.
Turgor basıncının oluşmasına neden olur. Çeperin üzerindeki delikler zardakilerden daha büyük olup, geçit adını alır. Çeper cansız olduğundan geçitlerden sığabilen her türlü maddeyi geçirebilir. Bunun için tam geçirgen denir. Prokaryot hücrelerde de (bakteri ve mavi-yeşil alglerde) çeper vardır. Ancak yapısı selüloz değildir.

2. Sitoplazma
Çeşitli hücresel yapılar (organeller) ve hücre sıvısının (plazmanın) bulunduğu bölümdür. Hücrede birçok hayatsal olaylar burada gerçekleşir. Jelatinimsi ve kolloidal bir kütledir. Plazmanın içinde su, proteinler, yağlar, karbonhidratlar, tuzlar, vitaminler, hormonlar ve çeşitli iyonlar bulunur.

Hücre Organelleri
a. Endoplazmik Retikulum (E.R) : Hücre zarından çekirdek zarına kadar uzanan zarlı kanallar sisteminden oluşur.
Besin maddelerinin taşınmasından, artık maddelerin atılmasından ve bazı besinlerin depolanmasından sorumludur. Zarları üzerinde ribozom varsa Granüllü E.R, yoksa Granülsüz E.R adını alır.
b. Golgi Cisimciği : Endoplazmik retikulumdan meydana gelir. Salgı maddelerinin paketlenmesini ve salgı yapılmasını ve bazı sentez olaylarını sağlar.
c. Lizozom : Golgiden meydana gelir. Tek katlı zarla çevrili olup, içerisindeki sindirim enzimleri ile hücre içi sindirimini sağlar. Zarlı yapısı yırtılacak olursa hücre kendini sindirip yok eder. Bu olaya “otoliz” denir.
d. Ribozom: Yapısı protein ve RNA dan oluşur. Her hücre kendine özgü proteinlerini ribozomlarda sentezler. Zarla çevrili değildir ve iki alt birimden oluşur. Yoğun protein sentezi sırasında sitoplazmada yan yana gelerek zincir şeklindeki “polizom”ları oluştururlar.
e. Mitokondri: Çift zarlıdır. İç zarının kıvrımlarına “krista”, zarların arasını ve içini dolduran sıvıya “matrix” denir. Oksijenli solunum yaparak hücrenin enerji (ATP) ihtiyacını karşılar. Kendisine ait DNA, RNA, ETS ve ribozomları vardır. Bölünerek çoğalabilir.
f. Sentrozom: Sadece insan ve hayvan hücrelerinde bulunur. Birbirine dik iki sentriolden oluşur. Hücre bölünmesi sırasında kendini eşleyerek zıt kutuplara çekilir. Kromozomların kutuplara çekilmesini sağlayan iğ ipliklerininin tutunma yeridir.
g. Plastitler: Sadece bitkisel hücrelerde bulunurlar. Üç çeşidi bulunmakta olup, birbirlerine dönüşebilirler.

Kloroplast: Fotosentezinyapıldığı organellerdir. Kendine ait DNA, RNA, ETS ve ribozomları vardır. Çift katlı zardan oluşur. Mitokondri gibi bölünerek çoğalabilir. İç zarın uzantıları olan kıvrımlara grana, içerisini dolduran sıvıya ise stroma denir. Granalar içinde bitkiye yeşil rengini veren ve fotosentez için gerekli ışığı soğuran (emen) “klorofil” pigmentleri bulunur.
Kromoplast: Bitkilerde meyve ve çiçeklere özel renklerini verirler. Likopin (kırmızı), ksantofil (sarı) ve karoten (turuncu) olmak üzere üç çeşittirler.
Lökoplast: Renksizdirler. Genelde kök, gövde ve tohumda yoğun olarak bulunurlar. Nişasta ve diğer maddelerin depolanmasını sağlarlar.
h. Koful (Vakuol): Endoplazmik retikulumdan, golgiden, hücre zarından ve çekirdek zarından meydana gelebilirler. Kofullar bazı artıkların ve suyun depolanmasını ve bitkilerde turgor basıncının ayarlanmasını sağlarlar.
ı. Hücre Zarı Oluşumları : Özellikle emme görevi olan hücrelerde hücre zarı bir miktar sitoplazmayla dışa doğru uzantılar yaparak hücre yüzeyinin büyümesini sağlar. Bunlara “mikrovillus” denir.
Bazı hücrelerde ise kirpik (Sil), kamçı ve yalancı ayak denilen uzantılar oluşur.
 
 
Şekil : Hücrelerdeki Farklı ve Benzer Yapılar

3. Çekirdek (Nükleus)
Hücrenin yönetim, üreme ve kalıtım merkezidir. Dinlenme halindeki hücrede dört bölümde incelenebilir.
a. Çekirdek Zarı: Bu zar endoplazmik retikulumun devamı gibidir. Arasında porlar (delik) bulunur. Yapısı sitoplazmik zara benzer. Porları daha büyük ve zarı iki katlıdır.
b. Çekirdek Özsuyu: Homojen görünümlü olup içinde çekirdekçik ve kromatin iplikler (DNA lar) bulunur.
c. Çekirdekçik (Nukleolus): RNA ve bazı proteinlerden oluşmuştur.
 
d. Kromozom: Hücre çekirdeğinin temel yapısı kromatindir. Çünkü hücrenin kalıtsal materyalidir. Kromozomlar, DNA ve proteinlerden oluşmuştur. Bölünme zamanı kromatin iplikler kısalıp kalınlaşarak kromozomları oluştururlar.
Normal vücut hücreleri ana ve babadan gelen birer takım kromozomu taşır. Bu tip hücrelere diploid hücreler denir ve (2n) ile gösterilir. Eşey hücreleri ve bazı basit yapılı canlılar yaşamları boyunca kromozom takımının yarısını taşırlar. Bu tip hücrelere ise monoploid denir ve (n) ile gösterilir.

10 Mart 2012 Cumartesi

Edirne cıty

Edirne

Edirne Marmara Bölgesinin Trakya kısmında yer alır. Sınır kapısı, 'Bursa'nın oğlu, İstanbul'un babası' olarak vasıflandırılan ve Osmanlı Devletinin ikinci başkenti ve 'müze şehir' Edirne'nin doğusunda Kırklareli ve Tekirdağ, güneydoğusunda Çanakkale, batısında Yunanistan, kuzeybatısında Bulgaristan, güneyinde ise Ege Denizi bulunmaktadır. 

ENGLISH LEAGUE

Edirne

Edirne is located at the Marmara region of Thrace. Border gate, 'the son of Bursa, Istanbul's father,' and characterized as the second capital of the Ottoman Empire and the 'museum city' Kırklareli east of Edirne and Tekirdag, Canakkale southeast, west Greece, northwest Bulgaria, located south of the Aegean Sea.

İngilizce Düzenli ve Düzensiz Fiiller - Regular and İrregular Verbs

1. Hali
Base Form
2. Hali
Past Simple
3. Hali
Past Participle
Türkçe
Anlamı
awakeawokeawokenuyanmak
bewas, werebeenolmak
beatbeatbeatenvurmak
becomebecamebecomeolmak
beginbeganbegunbaşlamak
bendbentbentbükmek
betbetbetbahse girmek
bidbidbidemretmek
bitebitbittenısırmak
blowblewblownesmek
breakbrokebrokenkırmak
bringbroughtbroughtgetirmek
broadcastbroadcastbroadcastyayımlamak
buildbuiltbuiltinşa etmek
burstburstburstpatlamak
burnburned/burntburned/burntyakmak
buyboughtboughtsatın almak
catchcaughtcaughtyakalamak
choosechosechosenseçmek
comecamecomegelmek
costcostcostdeğer biçmek
creepcreptcreptemeklemek
cutcutcutkesmek
dealdealtdealtanlaşmak
digdugdugkazmak
dodiddoneyapmak
drawdrewdrawnçekmek
dreamdreamed/dreamtdreamed/dreamtrüya görmek
drivedrovedrivensürmek
drinkdrankdrunkiçmek
eatateeatenyemek yemek
fallfellfallendüşmek
feedfedfedbeslemek
feelfeltfelthissetmek
fightfoughtfoughtdövüşmek
findfoundfoundbulmak
fleefledfledfirar etmek
flyflewflownuçmak
forbidforbadeforbiddenyasaklamak
forgetforgotforgottenunutmak
forgiveforgaveforgivenaffetmek
freezefrozefrozendonmak
getgotgottenelde etmek
givegavegivenvermek
gowentgonegitmek
growgrewgrownbüyümek
hanghunghungasmak
havehadhadsahip olmak
hearheardheardduymak
hidehidhiddensaklamak
hithithitvurmak
holdheldheldtutmak
hurthurthurtyaralanmak
keepkeptkeptsaklamak
knowknewknownbilmek
laylaidlaidyaymak
leadledledrehberlik etmek
learnlearned/learntlearned/learntöğretmek
leaveleftleftayrılmak
lendlentlentödünç vermek
letletletizin vermek
lielaylainyalan söylemek
loselostlostkaybetmek
makemademadeyapmak
meanmeantmeantanlamına gelmek
meetmetmetbuluşmak
paypaidpaidödemek
putputputkoymak
readreadreadokumak
rideroderiddenbinmek
ringrangrungçalmak
riseroserisenyükselmek
runranrunkoşmak
saysaidsaidsöylemek
seesawseengörmek
sellsoldsoldsatmak
sendsentsentgöndermek
showshowedshowed/showngöstermek
shutshutshutkapamak
singsangsungşarkı söylemek
sitsatsatoturmak
sleepsleptsleptuyumak
speakspokespokenkonuşmak
spendspentspentharcamak
standstoodstoodayakta durmak
swimswamswumyüzmek
taketooktakenalmak
teachtaughttaughtöğretmek
teartoretornyırtmak
telltoldtoldanlatmak
thinkthoughtthoughtdüşünmek
throwthrewthrownfırlatmak
understandunderstoodunderstoodanlamak
wakewokewokenuyanmak
wearworeworngiymek
winwonwonkazanmak
writewrotewrittenyazmak

The Princess and the Pea

The Princess and the Pea


Once upon a time there was a prince who wanted to marry a princess; but she would have to be a real princess. He travelled all over the world to find one, but nowhere could he get what he wanted. There were princesses enough, but it was difficult to find out whether they were real ones. There was always something about them that was not as it should be. So he came home again and was sad, for he would have liked very much to have a real princess.
One evening a terrible storm came on; there was thunder and lightning, and the rain poured down in torrents. Suddenly a knocking was heard at the city gate, and the old king went to open it. It was a princess standing out there in front of the gate. But, good gracious! what a sight the rain and the wind had made her look. The water ran down from her hair and clothes; it ran down into the toes of her shoes and out again at the heels. And yet she said that she was a real princess.
Well, we'll soon find that out, thought the old queen. But she said nothing, went into the bed-room, took all the bedding off the bedstead, and laid a pea on the bottom; then she took twenty mattresses and laid them on the pea, and then twenty eider-down beds on top of the mattresses.
On this the princess had to lie all night. In the morning she was asked how she had slept. "Oh, very badly!" said she. "I have scarcely closed my eyes all night. Heaven only knows what was in the bed, but I was lying on something hard, so that I am black and blue all over my body. It's horrible!"
Now they knew that she was a real princess because she had felt the pea right through the twenty mattresses and the twenty eider-down beds. Nobody but a real princess could be as sensitive as that.
So the prince took her for his wife, for now he knew that he had a real princess; and the pea was put in the museum, where it may still be seen, if no one has stolen it.
There, that is a true story.

Web Sitesi İle Blog Sitesi Arasındaki Farklar Nelerdir?------What Are the Differences Between Website And Blog Site?

Web Sitesi İle Blog Sitesi Arasındaki Farklar Nelerdir?


İyi bir blog yazarı ,web site ile blog site arasındaki farkları kesinlikle bilmelidir. Blog sitesinin ne olduğu ve normal bir web sitesinden farkını öğrenmelidir. Profesyonel anlamda bir blog yazarı olmak istiyorsanız Teobook eğitim setini tavsiye ederim.().Blog sitesi ile normal web site arasındaki farkları başlıca sıralayacak olursak:
  • Web sitesi statiktir yani bir kereye mahsus içeriği eklenir ve öylece bırakılır ama blog sitesi sürekli güncellenen yeni içerikler eklenen bir platformdur.
  • Bir web sitesi yapmak için mutlaka bir web site yapma programlarından birini bilmeniz gerekir oysaki blog sitesi yapmada hiçbir teknik bilgiye ihtiyacınız yoktur. Hiçbir program bilmeden 5 Dk. İçerisinde blogunuzu oluşturabilirsiniz.
  • Web sitesi güncellendiği zaman takipçilerine haber verilmez ancak blog sitesinde her güncellemede RSS okuyucularına haber verilir.
  • Bir web sitesine eklenen içerik çok geç zamanda arama motorları tarafından görünürken, blog sitesinde ise eklediğiniz bir içerik 3–5 dakika içerisinde arama motorlarında listelenir.
  • Web sitesinde ziyaretçi görüşlerine çok az yer verilirken çoğu sitede hiç yok denilebilir. Blog sitesinde ise ziyaretçiler arasında yorum yazma, iletişim, izleme araçları sayesinde sıkı bir bağ vardır.
  • Web sitesinde yeni içerik eklendiğinde eski içerik silinir ama blog sitesinde tüm eski yeni içeriğe blog arşivinden ulaşılabilir.
Sizde profesyonel anlamda bir blog yazarı olmak ve internetten para kazanmak isterseniz bu eğitim seti tam size göre.().Bol Kazançlar…
 
ENGLISH LEAGUE :::::
What Are the Differences Between Website And Blog Site?


A good blog writer, certainly should know the differences between web site and blog site. Blog site on what is and learn the difference between a normal web site. The author of a blog if you want to be a professional sense, I would recommend a set of training Teobook. (). Blog site in order, if the major differences between the normal web site:

     Web site content is static, ie once added to the left but the blog site and just added new content is constantly updated platform.
     Making a web site be sure to make a website you need to know one of the program, whereas you do not need any technical knowledge making blog site. 5 minutes of any program without knowing. Create in the forums.
     Web site updated, but the blog site and the time notice is given of his followers will be notified of each update, RSS readers.
     Added content to a website by the search engines also seemed too late, the blog site listed in search engines within 3-5 minutes you add content.
     Many of the views of visitors to the Web site are given very little space on the site called none. Blog site of the visitors to leave comments, communications, monitoring tools allow you to have a tight bond.
     Web site of the old content is deleted but the blog site and new content added all the old blog archive new content available.

Being a professional blogger you want to earn money in this training set and the internet for you. (). Plenty Earnings ...
 

5 Mart 2012 Pazartesi

Mezara çiçek bırakma adeti nasıl ortaya çıktı



Ceneza merasimlerinde çiçeklerden yapılmış bir çelenk göndermek, mezarı çiçeklerle donatmak, sonradan yapılan mezar ziyaretlerinde mezara çiçek bırakmak, hemen hemen her kültürde gelenek haline gelmiştir. Bir kaç gün içinde kuruyup gidecek bu çiçeklerin bırakana da bırakılana da bir faydası yoktur ama gelenek çok eski çağlara kadar uzanmaktadır.
Bu konuda eski mezarlarda yapılan çalışmalarda çiçek kalıntılarına rastlamak şüphesiz mümkün değildi. Çiçekler çok dayanıksız olduklarından ve kuruyup gittiklerinde arkalarında iz bırakmadıklarından, araştırmacılar çalışmalarını çiçeğin kendisinden çok daha dayanıklı olan polen kalıntılarına yönelttiler.
İlk olarak Mısır Firavunu Tutamkamon’un milattan önce 1346′da öldüğünde mezarının çiçekten taçlarla kaplandığı saptandı. Kuzey Avrupa’da ise milattan önce 2000′li yıllara kadar uzanan bir çok mezarda çiçek izlerine rastlandı.
O tarihlerde mezarlara konulan çiçeklerin güzellikleri ve hoş kokuları nedeniyle iyi ruhları çekme, kötü ruhları kovma gibi bir güce sahip olduklarına inanılıyordu.

Sonradan mezarları bitki ve çiçeklerle donatmanın asıl amacı cesedin çürümesinin yaratacağı kötü kokuları önleme oldu. Seyahatlerinizde uzaktan nerede bir servi ağacı topluluğu görürseniz yaklaştığınızda fark edersiniz ki orası mezarlıktır. Mezarlıklara servi ağacı dikmek de aynı amaç içindir.
Servi ağacı uzun boyu, sık dalları ve kışın dökülmeyen yapraklan ile bir bölgeyi rüzgardan korumak için en ideal ağaçtır. Ömrü çok uzundur, hemen hemen hiç çürümez ama en önemlisi odununun damıtma yoluyla lavantacılıkta da kullanılan hoş kokusudur. Bu nedenlerle servi ağacı mezarlıkların adeta bir simgesi haline gelmiştir.
Cenaze merasimlerinde ve mezar ziyaretlerinde, bizde pek yaygın olmasa da kadın ve erkeklerin niçin siyah elbise (ve aksesuar) giyindiklerini merak ettiniz mi hiç ? Bu da atalarımızın hayalet korkusundan kalma bir gelenek.
Binlerce yıl önce cenaze töreninde bulunanlar, gömülecek ölünün hayaletinin orada bulunanlardan birinin bedenine girmek isteyeceğine inanıyorlardı. Bundan sakınmak, hayaletten saklanmak için vücutlarını siyaha boyuyorlardı. Daha sonraları zaman içinde bu adet siyah giysi olarak devam etti ve günümüze kadar geldi.

Korkunç idam yöntemleri



Çeşitli çağlarda ve yerlerde uygulanmış olan bu idam çeşitleri insanı dehşete düşürüyor. Bunları yazıyla anlatmak yerine resimlerle anlatmak sanırım daha etkili olur.  Yaklaşık  25  değişik idam çeşidinin resimlerini yazımın devamında bulabilirsiniz.












Ekim Devrimi



Ekim Devrimi, Bolşevik Devrimi ya da Rus Devrimi olarak adlandırılır. Çarlık Rusyası’nda Jülyen takvimi’ne göre 24 Ekim 1917′de, (Miladi takvime göre 6 Kasım 1917) Petrograd’daki Kışlık Saray’ın Lenin önderliğindeki Bolşeviklerin eline geçmesiyle başlayan ve Sovyetler Birliği’nin kurulmasına yol açan olaylar dizisidir.
Ekim Devrimi, 1917 Şubat Devrimi ile başlayan devrimci sürecin ikinci aşaması olarak değerlendirilir. Ekim Devrimi ile Temmuz Günleri ile iktidarı tekleşerek ele geçiren ancak Kornilov Olayı ile güç ve destek kaybeden Geçici Hükümetten iktidar alınmış Bolşeviklerin ve müttefikleri olan Sol SR’ların çoğunlukta olduğu Sovyetlere verilmiştir.
Bu gelişmelerin üzerine Bolşevik karşıtı monarşi yanlısı Beyaz Ordu, Rus İç Savaşını başlatmıştır. 1922 yılnda iç savaştan galip çıkan Bolşevikler Sovyetler Birliği’ni kuracaklardır.
İlk başlarda olaydan Ekim Darbesi veya 25 Ayaklanması olarak bahsedilir. Zamanla Ekim Devrimi yaygınlık kazandı. Devrimin 10. yıldönümü olan 1927 yılından itibaren resmi olarak Büyük Ekim Sosyalist Devrimi olarak adlandırılmaktadır.
Arkaplanı
20.yüzyıla girildiğinde Rusya İmparatorluğu ısrarlı olarak uyguladığı otokratik rejim yüzünden ve bünyesinde barındırdığı farklı ulusların maruz kaldığı baskılardan ötürü uluslar hapishanesi olarak adlandırılmaktadır. Rusya Rus-Japon Savaşı ile askeri olarak büyük darbe almış, iç siyasi hayatta da 1905 Devrimi ile büyük altüst oluşlar yaşar.
Kırılgan bir ekonomisi olan Çarlık rejimi I. Dünya Savaşına girecek ve uzun süren savaşın etkisi cephedeki askerler başta olmak üzere tüm halk tarafından hissedilecektir. Sonunda bu rahatsızlıklar 1917 yılının ilk aylarında Şubat Devrimi olarak adlandırılan olaylarla patlak verir ve Çarlık rejimi devrilir.
O zamana kadar toplanmakta olan Duma çoğunluğunu Çarlık rejimine yakın çevrelerin oluşturduğu milletvekilleri Geçici Hükümeti kurduklarını ilan ederek yönetimi almaya çalışsa da tabanda örgütlenen asker, köylü ve işçi sovyetleri de alternatif iktidar olarak ortaya çıkar ve ikili bir iktidar dönemi yaşanır.
Ancak Geçici Hükümetin uyguladığı poltikalar Çarlık rejimi politikalarından pek de farklı olmadığından ötürü rahatsızlıklar sürmektedir.
Şubat Devriminin çıkış sebeplerinden birisi olan halktaki barış isteği dikkate alınmamış, İtilaf Devletlerinin istekleri doğrultusunda I. Dünya Savaşına devam edilmiştir. Mayıs ayında yaptığı açıklamada Geçici Hükümetin Dışişleri Bakanı Pavel Milyukov savaşa devam edileceğini ve zafere ulaşılana dek mücadelenin süreceğini açıklamıştır. Rus cephesindeki Alman ordularının Batı cephesine kaydırılmasını istemeyen İtilaf Devletlerinin baskısıyla alınan bu karar halkta galeyana yol açmış ve protesto edilmiştir.
Temmuz ayında Almanya İmparatorluğu ordularına karşı düzenlenen ve başarısızlıkla sonuçlanan saldırıdan sonra eylemlerde 500 bin işçi Geçici Hükümetin istifasını istemiştir. 16 temmuz günü kendiliğindne başlayan ve Temmuz Günleri olarak adlandırılan olaylarda askerler ve işçiler sovyetler lehine iktidarı almaya kalksalar da başarılı olamayacak ve Geçici Hükümet tarafından bastırılacaktır. Sovyet yönetimindeki Menşevik ve SR’lar da ayaklanmayı desteklememiş, bastırılmasından yana olmuşlardır. Gösterilerin bastırılması sırasında 56 kişi ölecek, 560 kişi de yaralanacaktır.
Bu dönemden sonra artık Sovyetler Geçici Hükümet karşısında bastırılmış durumdadır. Rus ekonomisi bu sırada felakete doğru gitmektedir. Sanayi ve ulaşımdaki düzensizlikler üretimin 1916 yılları seviyesine düşmesine yol açmış, kapanan işletmeler yüzünden yoğun işsizlik yaşanmaktadır. İşçilerin eline geçen ücret düşmüş ve alım gücü 1913 yılı seviyelerine gerilemiştir. Ülkenin borçları 50 milyar rubleyi aşmış durumdadır ve iflasın eşiğindedir.
Temmuz Günlerini özellikle Bolşeviklere karşı baskı dönemi izler. Lenin Finlandiya’ya kaçacak, Troçki başta olmak üzere çok sayıda Bolşevik lider tutuklanacaktır. Kurulan yeni Geçici Hükümette Aleksandr Kerenski başbakan olur.
Kerenski’nin bilgisi dahilinde ve Petrograd’daki sosyalist örgütlere karşı Çarlık Ordusu komutanlarından Lavr Kornilov komutasındaki Kazak Ordusu şehre gelerek sıkıyönetim ilan etmek ve idareyi ele almak için ilerler.
Kornilov Olayı olarak bilinen olay sırasında Kerenski paniğe kapılarak darbenin kendisini de tasifye edeceğini anlar ve o sırada en güçlü ve en örgütlü siyasi güç olan Bolşeviklerden yardım ister. Petrograd, Moskova, Kiev, Harkov ve diğer şehirlerdeki Bolşevik işçi ve askerler Kornilov karşıtı eylemler yaparlar.
Bolşevik Parti Merkez Komitesi 27 Ağustos 1917’de yaptığı açıkalmada Şubat Devrimi ile kazanışan herşeyi boğmak için Petrograd’a ilerleyen Kornilov birliklerinin durdurulması çağrısı yapar. Özellikle demiryolu işçilerinin engellemesi ve Kazak Bolşevik askerlerin propagandası sonucu Kornilov’un ordusu dağılır ve darbe girişmi başarısız olur. Bu olayda Bolşeviklerin gücü sınanmış olacak ve iktidarın alınamsında önemli bir evre geçilmiş olacaktır.
Kornilov’un darbesinin başarısız olmasıyla beraber Bolşeviklerin saygınlığı ve Sovyetlerdeki desteği artar. Petrograd, Moskova başta olmak üzere Briansk, Samara, Saratov, Tasritsyn, Minsk ve Kiev Sovyetlerinde çoğunluğu kazanırlar. Tüm Rusya Sovyetler Merkezi Yönetim Komitesi iktidarın alınması yönünde karar alır.
Eylül ve Ekim aylarında Moskova ve Petrograd sanayi işçileri, Donbas maden işçileri, Ural metal sanayi işçileri, Bakü petrol işçileri, tekstil işçileri ve demiryolu işçileri sayısız grev yaparak Geçici Hükümeti protesto ederler. Bu iki ay zarfında toplamda 1 milyon işçinin grev süreçlerine katıldığı düşünülmektedir. İşçiler çoğu fabrika ve işyerinde yönetimi ele almış ve üretim ile dağıtımı kontrol etmekteydi.
Ekim 1917’ye gelindiğinde kırda da benzer bir durum vardır. Büyük toprak sahiplerine karşı yoksul köylüler tarafından 4 binin üzerinde ayaklanma eylemi kaydedilmiştir. Geçici Hükümetin toprak sahiplerinden yana davranması ve ayaklanmaları bastırmak için askeri birlik göndermesi yoksul köylüleri de toprakların kendilerine verileceğini söyleyen Bolşeviklere yakınlaştıracaktır.
Cephede, şehirlerdeki garnizonlarda ve savaş gemilerindeki askerler ve bahriyeliler de açıkça Geçici Hükümeti tanımadıklarını ilan edecek ve seçilmiş temsilcilerini Sovyetlere göndererek iktidarın alınmasından yana görüş bildireceklerdir.
Gelişimi
10 Ekim günü toplanan Bolşevik Merkez Komitesi silahlı ayaklanma gündemiyle toplanır ve 10-2 oyla ayaklanma lehine karar alınır.
25 Ekim 1917 Bolşevikler günü başkent Petrograd’da artık işlemez haldeki Kerenski önderliğindeki Geçici Hükümete karşı hareket geçer. İktidarın alınması sırasında kan dökülmeyecek ve Bolşeviklere bağlı Kızıl Muhafızlar neredeyse hiçbir direnişle karşılaşmadan tüm hükümet ve devlet binalarını ele geçirip son olarak Kışlık Saraya 25-26 Ekim gecesi saldırırlar. Bu saldırı bolşevik önder Vladimir Antonov-Ovseenko tarafından sevk ve idare edilir.
Saldırı için işaret Aurora kruvazöründen kurusıkı ateşlenen top ateşidir. Kazaklar, askeri öğrenciler ve kadınlar birliği tarafından korunan saray sabaha karşı saat 02 sularında düşer. Devrimin resmi tarihi 25 Ekim olacaktır. İktidar fiilen alındıktan sonra toplanmakta olan ve çoğunluğunu Bolşevik ve müttefikleri olan Sol SR vekillerinin oluşturduğu 2. Tüm Rusya Sovyetler Kongresine iktidarın teslim edildiği ilan edilir.
Sonuçları
2. Tüm Rusya Sovyetleri Kongresindeki 670 delegeden yarısından yaklaşık 300’ü Bolşevik, yaklaşık 100’ü de Sol SR olduğundan kongredeki çoğunluk Aleksandr Kerenski hükümetinin devrilmesini onaylayacaktır. Kışlık Sarayın alınma haberi kongreye ulaştığında iktidarın İşçi, Asker ve Köylü Vekilleri Sovyeti olarak alındığı ilan edilecek ve Ekim Devrimi onaylanacaktır. Kongrede bulunan sağ kanat ve SR temsilciler alınan kararı protesto edip kongreyi terk edecektir.
Protestoya katılıp Lenin ve Bolşeviklerin yasadışı şekilde iktidarı aldığını belirten Menşevikler de kongreden ayrılır. Ertesi gün Kongre yeni Sovyet hükümetininin temeli olan Halk Komiserleri Konseyini (Rusçası: Совет народных коммиссаров, Latin harfleriyle kısaltması Sovnarkom’dur) seçer. Kurucu Meclis toplanıncaya kadar iktidarda olacağı açıklanan Sovnarkom ilk olarak Barış ve Toprak Kararnamelerini kabul ederek I. Dünya Savaşından çekildiklerini ve büyük toprak sahiplerine ait toprakların da yoksul köylülere dağıtıldığını açıklar.
Görev dağılımı

İlk icraatlar
Sovnarkom, kendisine karşı cephe alan başta Kadetler olmak üzere özellikle monarşi yanlısı partilerle, Kerenski kabinesi üyelerini tutuklar. 20 Aralık 1917’de devrimi korumak için Çeka (Rusçası: Vserossiiskaia chrezvychainaia komissiia po bor’be s kontrrevoliutsiei i sabotazhem, Tüm Rusya Karşı-Devrim ve Sabotajla Savaş Olağanüstü Komisyonu) kurulacaktır.
Şehirde işçilerin ve kırda da köylülerin ittifakını simgeleyen orak ve çekiç Sovyetler Birliğinin arması olarak kabul edilir. Sovnarkom’un aldığı ve uyguladığı ilk kararlarda 1871 yılındaki ilk işçi iktidarı denemesi olan Paris Komününün etkisi hissedilir. Alınan kararlar arasında en önemlileri arasında şunlar sayılabilir:
Tüm bankalar kamulaştırılmıştır.
Tüm fabrikaların denetimi Sovyetlere geçmiştir.
Tüm banka hesaplarına el konmuştur.
Kiliselerin bütün malvarlıklarına (banka hesapları dahil) el konulmuştur.
İşçi asgari ücretlerine zam yapılmış ve sekiz saatlik işgünü kabul edilmiştir.
Bütün dış borçlar reddedilmektedir.
Rus İç Savaşı
Bolşeviklerin Rusya İmparatorluğunun diğer şehirlerinde iktidarı ele geçirmeleri de zor olmayacaktır. Bolşevikler çok uluslu Rusya topraklarında özellikle Rus olmayan bölgelerde bağımsızlık talebinde bulunan yerel hareketler iktidarın alınmasını zorlaştırmıştır.
Örneğin Ukrayna Rada’sı 23 Haziran 1917’de otonom olduğunu ilan etmiş, 25 Ocak 1918’de de bağımsız olduğunu ilan etmiştir. I. Dünya Savaşı sırasında Doğu cephesinde engelsiz ilerleyen Alman İmparatorluğu birlikleri de Sovyet karşıtı Ukrayna bağımsızlığını desteklemiş ve Ukrayna’daki Bolşeviklere karşı katliam uygulanmıştır.
Ekim Devrimi ile parlamenter sistemden sosyalist temsil sistemine geçilmiştir. Ancak Ekim Devrimi ile görece kansız şekilde alınan iktidar, Bolşevik karşıtlarının örgütlenerek Beyaz Ordu’yu oluşturmaları ile kanlı bir iç savaşa sürüklenecektir. İtilaf Devletleri ülkenin her tarafına asker çıkartarak iç savaşa dahil olacaktır. Bolşevikler 1918-1922 yılları arasında süren ve ülkenin çok büyük yıkıma uğramasına yol açan iç savaştan zaferle ayrılacaktır.
Bolşevikler savaş yıllarında şehirleri ve Kızılordu’yu öncelikli olarak beslemek için uygulamaya koyduğu Savaş Komünizmi politikaları çok sayıda köylü ayaklanmasına yol açacak, en son yaşanan Kronstadt Ayaklanmasından sonra 10. Parti Kongresi kararıyla NEP uygulamaları devreye sokulacaktır. Dış borçlarını tahsil edemeyen ve Çarlık rejiminin devamını talep eden İtilaf Devletlerinden ABD 1933 yılına kadar Sovyetler Birliğini tanımayacaktır. Avrupa ülkeleri ise 1920’li yılların sonuna doğru ancak ikili ilişkileri kuracaktır.
Geleneği
Kızıl Ekim deyimi de Ekim Devrimi sırasındaki olayları tanımlamak için kullanılmıştır. Bu isimle Stalingrad’da bir çelik fabrikası, Moskova’da bir şeker fabrikası ve hayali bir Sovyet denizaltısı bulunmaktadır.
Sergey Ayzenştayn’ın Ekim isimli filmi John Reed’in Dünyayı Sarsan On Gün adlı eserinin sinemaya uyarlanmasıdır. Film 1927 yılında çekilmiş ve özellikle Kışlık Sarayın basılması sırasında gerçekten bu saldırıda bulunan askerler figüran olarak kullanılmıştır.

Mitolojide Hektor




Hektor Truva krallarından Priam ve eşi Hecuba’nın en büyük oğlu, Paris’in ağabeyi, Dardanus’un torunuydu. Tros’un Ida dağları’nda yaşardı. Tüm zamanların en büyük savaşlarından biri olarak kabul edilen Truva Savaşı’nda mücadele eden Truva prensiydi. Ayrıca bu savaşı konu alan İlyada destanının da kahramanlarındandı. Teke tek savaştığı Akhilleus tarafından öldürüldüğü belirtiliyor.
Truva kralı Priamos ile Hekabe’nin en büyük oğlu ve Paris’in kardeşidir. Truvalıların en büyük savaşçılarındandır. Halkı tarafından çok sevilir. Kimsenin karşılaşmaya bile cesaret edemediği yarı-tanrı Akhilleus’a (Aşil) karşı durmuş, Truva ordularını komuta etmiş ve şehrin düşmesini 10 sene geciktirmiştir.
Sonunda tanrıların tanrısı Zeus zaferi Hektor’a ve Truvalılara vermeyi kararlaştırmışken tanrıça Hera ve Athena’nın entrikalarıyla Hektor’un ölüm kararını vermiştir. Zeus’un emriyle Hektor’u koruyan tanrılar savaştan çekilmiştir. Athene Aineas kılığına girmiş ve Hektoru savaşması için kışkırtmış ve sonra da Hektoru savaşa göndermiştir. Athena da Aineas şeklinde kaybolmuştur ve Hera nın yanına gitmiştir.
Akhilleus yanında Hera ve Athena ile birlikte Hektor’la savaşmış ve ancak Athena’nın yardımlarıyla Hektor’u öldürmeyi başarmıştır. Bu olay Hektor’u efsanevi bir kahraman yapmıştır. Bu cesaret tarihte hiçbir kahramanda görülmemiştir. Hektor sadece bir adamla değil Akhilleus un yanında bütün tanrılarla savaşmıştır. O bir Prens, Komutan ve her babanın sahip olamayacağı özelliklerde bir oğul’du. Cesedi Akhilleus tarafından şehrin etrafında defalarca döndürülmüş ve Truvalılar moral açıdan çökmüşlerdir.
Hektor’un bedeni daha sonra Troyalılara geri verilmiş ve şanına yaraşır bir cenaze töreni düzenlenmiştir. Hektor olmadan Troyalılar yine de dayanmış ve şehir düşmemiştir. Durum böyle olunca Athena ve Hera yine entrikalara baş vurup hileyle şehri düşürmüşlerdir. Akhilleus ise Hektorun ölüsüne yaptığı saygısızlıklardan dolayı ölmüştür.www.buzlu.org
Homeros’un yazmış olduğu ve Troya savaşını anlatan tek kaynak olan İlyada’da Hektor ölünce Troya yenilir.Akhilleus da bu sırada savaşırken bir rivayete göre bir asker,bir rivayete göre Prens Paris tarafından öldürülmüştür.

Naacal Tabletleri




Naacal Tabletleri, Mu Uygarlığı’na ait, günümüzden yaklaşık 15.000 yıl önce yazıldıkları iddia edilen taş tabletler.
Tabletleri yazan ve uygarlıklarını anlatan rahip Naacaller, bir gün bu sonla karşılaşacaklarını ve gelecek kuşaklara bu bilgilerin kalmasını istiyorlardı.
James Churcward elli yılı aşkın bir zaman içerisinde tüm dünyayı dolaşarak Mu ile ilgili pek çok belge elde etmiştir. Tibet’te bulunan bir mabedin başrahibi Rishi tarafından kendisine verilen bu tabletler en önemli bilimsel kanıtlardır.
Tabletlerin bulunuşu
Naga-Maya dili Hindistan’daki arkaik Sanskritçe olarak bilinen en ilkel Hint dilinden daha eskidir. Churchward Batı Tibet’teki bu mabedin ( başrahip Naga-Maya dilini bilmektedir) başrahibinden bu ölü dili 2 yıllık bir çalışma sonunda ögrenir ve rahibin de yardımı ile bu tabletlerde yazılanları çözer. Burada yazılanlara göre, bu yazılar 15.000 yıl önce yazılmış olup Hindistan’a Mu’nun bilim rahipleri dedikleri ‘Naakaller’ tarafindan getirilmiş tabletlerdir.
Rishi’nin Churchward’a, binlerce yıldır sır olarak saklanan tabletleri niçin gösterdiği bilinmiyor. Ancak, kendisi de bir inisiye olan Rishi’nin, başka kanallardan da olsa Ezoterik doktrini bünyesinde yaşatan bir diğer kardeşlik örgütüne üye olan Churchward’ı kendisine yakın bulduğu ve bazı sırların batı dünyasına açıklanması zamanının geldiğine inandığı tahmin ediliyor.
İçerik
Naacaller’in sembolleri daha çok geometrik şekilleri kapsıyordu. Bu sembollerin Ezoterik anlamlarını sadece inisiye edilmişler ve imparator Ra-Mu bilmekteydi.
Naacal tabletleri bu kıtanın, uygarlığın beşiği olduğunu öne sürmektedir. Yaklaşık 70.000 yıllık bir uygarlık geçmişine sahip olan Mu; zaman içerisinde tüm dünyada birçok koloniler ve büyük imparatorluklar oluşturmuştur.
Tibet tabletlerinde eksik kalan bilgilerini, Churchward, Amerikalı Jeolog William Niven’ın, 1921 – 1923 yılları arasında Meksika’da yaptığı kazılarda bulduğu, 11.500-12.000 yıl önce yazıldıkları saptanan 2600 dolayında tablet ile tamamlamıştır
Naacal tabletlerinden edindiği bilgiler ile 5 kitap yazmıştır. 1930 lu yıllarda kaleme aldığı eserler ve yaptığı konferanslar ile J.C. bilim dünyasında büyük yankılar uyandırmıştır.
Naacal öğretisinde Güneş doğrudan Tanrı değil, onun birliğinin ve tekliğinin kitleler tarafından daha iyi anlaşılması için seçilmiş olan bir semboldü. Sembollerin kullanılmasındaki bir diğer amaç da, belirli ifade tarzlannın kalıplaşmasını önlemek ve gelişmeler doğrultusunda sembollere yeni anlamlar yükleyerek, dinin bağnazlıktan ve doğmalardan kurtulmasını sağlamaktı. Ancak, uygarlık çöküp, ana kaynak yok olunca, zaman içinde bu sembollerin kendileri putlaştı.
Naacal Tabletleri’nden bazı ifadeler
“Ulu büyük Melik’in… Ulu Hükümdarın, Yüce Tanrının karada gücü nedir? O Melik nebatatı büyütür, gökyüzünün rengini değiştirir… Bizi genç bitkilere, taze sürgünlere, yeni filizlere karşı müşfik kılan, bize gök yüzünün çeşitli renklerini seçtiren, yükselen bulutlan gösteren, parlak yıldızlar ile beraber gelen nimetleri, hafif çiyi, serinletici yağmuru gönderen, .güneşi;. ayın ışığını sevdiren büyük Melikin, Ulu Hükümdarın, Yüce Tanrının kudretini kâinat selâmlasın!.
O, arzda insan yaratmış, insanları çoğaltmış, emirlere emir dinleyecekler, emir dinleyeceklere emirler ihsan etmiştir. İnsanları yaratan, emirlere salâhiyetler sunan, tebaaları itaatli kılan büyük Meliki, Ulu Hükümdarı, Yüce Tanrıyı kâinat alkışlasın.
Büyük Melikin, Ulu Hükümdarın, Yüce Tanrının denizde gücü nedir? O Melik gümüş balıklarını, yılan balıklarını, maymun balıklarını, ıstakozları, derin sularda yüzen iri balıkları, denizdeki diğer çeşit balıkları ve sair şeyleri deniz ile beraber halk etmiştir. Bu Yüce Hâlikı kâinat selâmlasın!. Bizi sineklerin, böceklerin, kurtların, diğer haşerelerin zararlarına karşı dayandıran odur. Onu, her şeyin Halikını, kâinat dualar* ile yücelesin!”
“Mu kıtası sıcak, fakat pek münbit ve mahsuldar, ovalık bir memleket idi. Her tarafı güzel çayırlar, meralar, düzlüklerde bitmiş zengin ormanlar süslüyordu. Akışları sakin, muntazam, geniş yataklı, seyrüsefere fevkalâde müsait nehirler kenarında kalabalık nüfuslu, büyük, zengin şehirler vardı. Dünya cenneti denmeğe lâyık olan bu kıtada hiç yüksek dağ yoktu.
Dağlar yalnız orada değil, dünyanın başka taraflarında da henüz fazla yükselmemişti. Mu ve Muluların mevcudiyeti yeryüzünde büyük dağların teşekkülünden evvelki jeolojik zamana, üçüncü arz devrine tesadüf ediyordu. Mu ormanlarında ve sularında bu devrin hayvanları yaşıyordu. Mu insanları her nevi hayvanı muti bir hale getirmenin yolunu biliyorlardı. Koca kıtayı pek düzgün yollar ile kurşuni örümcek ağını örnek tutarak örmüşlerdi.
Yollar nereden başlar, nerede biter, kestirilemez idi. O kadar mükemmel yapılmışlardı ki, kalıntıları karşısında günümüzün mühendisleri, kaldırım ustaları gözlerine inanamamaktadırlar. Main şeklindeki kaldırım taşları yan yana konuvermiş değil, birbirine kopmayacak surette eklenmiştir. Ne taraftan bakılsa kenarlar hattı müstakim teşkil eder.”
“Mu kıtası ahalisi, bir hükümetin idaresi altında on kabileden terekküp ediyordu. Hükümet reisine Mu’nun güneşi: tacı, hükümdarı,,hâkimi, emîri mânasına Ra-Mu deniyordu. Ramu’lar ahaliyi Tanrı’nın vahiy ettiği mukaddes yazılar ahkâmına göre idare ediyorlardı. Reisler halka karşı vazifesini müdrik, müşfik, halk reislere karşı içten gelen bir istekle hürmetkar idi. Emir etsin, yahut emre tâbi olsun bütün Mu sakinleri tek Allah’a inanıyordu.”