Bu Blogda Ara

27 Haziran 2013 Perşembe

Gezi olayları ile ilgili flaş gelişme

Taksim Gezi olayları kapsamında savcılığın itirazı üzerine haklarında yakalama kararı çıkarılan 7 şüphelinin avukatları tarafından yapılan itiraz üzerine yakalama kararı kaldırıldı.
Taksim Gezi olayları kapsamında gözaltına alınan şüpheliler geçtiğimiz hafta Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayına sevk edilmişti. Şüphelilerden bir kısmı savcılık sorgularının ardından bir kısmı ise tutuklanması istemiyle sevk edildikleri mahkeme tarafından serbest bırakılmıştı. Soruşturmayı yürüten savcılık mahkemeden serbest bırakılan şüphelilerin tutuklanması için karara itiraz etmişti. Savcılığın itirazını değerlendiren İstanbul 4. Sulh Ceza Mahkemesi 7 şüpheli hakkında yakalama kararı çıkarılmasına karar vermişti.
Mahkemenin yakalama kararına avukatlar itiraz etti. Avukatların itirazı üzerine dosya İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesine gitti. İtirazı değerlendiren mahkeme 4. Sulh Ceza Mahkemesinin verdiği yakalama kararının kaldırılmasına hükmetti.

14 Haziran 2013 Cuma

Fesleğen Nedir? Faydaları Nelerdir?


3957_feslegen,,
Doğada bulunan on binlerce hatta yüz binlerce bitkiden biri olan fesleğen, diğer bitkiler gibi bilinçli kullanıldığında pek çok sağlık problemine faydası bulunmaktadır. Güney Asya’dan dünyaya yayıldığına inanılmaktadır. Türkiye’’nin pek çok bölgesinde yetişmesine rağmen en çok görüldüğü bölgeler, Ege Bölgesi ve Akdeniz Bölgesinin kıyı kesimleridir. Ballıbabagiller familyasına ait olan bu bitki, genellikle ılıman bölgelerde yetişmeyi sevmektedir ve tek yıllık bir bitki türüdür.
Fesleğen olgunluğa ulaştığı sırada, 20 cm. ile 60 cm. arasında uzunluğa ulaşabilmektedir. Üst katmanlarda yeşil olan yaprak rengi, aşağıya inildikçe kırmızıya dönmektedir. Fesleğen çiçeklerini yaz sıcaklarının sonuna doğru açmaktadır. Çiçekleri beyaz, pembe ve sarımsı tonlarda’dır. Fesleğen yaş iken yemeklerde ve salatalarda, kullanılabildiği gibi kurutularak ta kullanılabilmektedir.
3957_feslegen.
İçeriğinde bol miktarda, K vitamini, demir ve kalsiyum bulunmaktadır. Yapılan incelemelerde antioksidan özelliği bulunduğu tespit edilmiştir. Ayrıca fesleğen salatalarda da kullanılmaktadır, A vitamini, C vitamini, demir, mangenez ve kalsiyum ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Fesleğenin bu özelliklerinin yanı sıra balkonlarda ve evlerde süs bitkisi olarak ta kullanılmaktadır. Fesleğen salgıladığı koku sayesinde bulunduğu ortamlara sivrisinek gelmesini engellemektedir. Yani sinek kovucu özelliği bulunmaktadır.
Fesleğen yaprağının faydalarından bahsedecek olursak;
• *Balgam söktürücüdür,3957_feslegen
*• Gaz gidericidir,
• *İdrar söktürücüdür,
• *Uyarıcı özelliği bulunmaktadır,
• *Baş ağrısını giderme özelliği bulunmaktadır,
• *Spazm çözme özelliği bulunmaktadır,
• *Şişkinliklere iyi gelmektedir,
• *Mide kramplarını önlemede faydası bulunmaktadır,
• *Sindirim problemi olanlara iyi geldiği bilinmektedir,
• *Bakterilere karşı koruyucu özelliği bulunmaktadır,
• *Sakinleştirici özelliği bulunmaktadır,
• *Vücuda enerji verir,
• *İştah açıcı özelliği bulunmaktadır,
• *Hazımsızlığı gidermeye yardımcı olur,
• *Öksürüğün kesilmesinde yardımcı olur,
• *Ağızda gargara yapıldığında, ağızdaki yaralara iyi gelmektedir,
• *Bağırsak gazlarının giderilmesinde faydalıdır,
• *Saç köklerine masaj yapıldığında, saçları güçlendirmektedir,
• *Selülit problemlerini azaltmaktadır,
• *Kan şekerini düzenlemeye yardımcı olmaktadır,
• *Vücuttaki tokluk hissini artırmaktadır,
• *Astım ve bronşit rahatsızlıklarına iyi gelmektedir,
• *Antioksidan özelliği bulunmaktadır.

Amerikan Futbolu Nedir?


3955_amerikanfutbolu
Özellikle genç neslin spora olan ilgisi gün geçtikçe artmaktadır. Ve farklı spor dallarına rağbet artmaktadır. Zinde ve sağlıklı olmayı sağlayan spor aktivitesi, aynı zamanda eğlenceli zamanlar geçirmeyi de mümkün kılmaktadır. Bunlardan bir tanesi de Amerikan futboludur. Avrupa ülkelerinde sadece Futbol olarak adlandırılmaktadır. Adından anlaşıldığı gibi Amerika’da oynanmaya ve geliştirilmeye başlanmıştır. Bu sporunda çıkışı tamamen tesadüf eseri ortaya çıkmıştır. Futbol maçı esnasında İngiliz sporcunun topu eline almasıyla gelişmeye başlamıştır. Ayakla oynamaktan sıkılan oyuncu bir anda eline topu alıp koşmaya başlar ve bu oyun biçimi izleyenler ve oynananların hoşuna gide ve zamanla rugby adını almaya başlar. Ve bu oyun biçimi 1980 yılından itibaren tamamen farklı bir boyuta dönüşerek, daha yoğun kural ve teknikler eklenir. Günümüzdeki Amerikan futbolu rugbyden farklı olsa da asıl kökeni bu spor dalından almıştır. Şimdiki şeklinin mimarı Walter Camp’dir.
3955_amerikan-futt
1920 yılında oynanmaya başlayan Amerikan futbolu, adrenalin meraklılarını cezp etmektedir. Sert vuruşlar ve hız oyunun temel yapı taşları arasında yer almaktadır. 1992 yılında Türkiye’de yayılmaya başlayan aktivite, hızla ülke çapında yayılmaya başlamıştır. Boğaziçi Üniversitesinde ilk kez oynanmaya başlanmış ve diğer eğitim birimlerinde de yayılarak, müsabakalar yapılmaya başlanmıştır. Türkiye Amerika Futbolu Üst Kurulu tarafından yönetilerek, popüler bir spor dalı olmayı başarmıştır. Ülkemizde malzeme tedariki bakımından sıkıntı çekilmesine rağmen oynanmaktadır. Bazı aksesuarları eksik olsa da daha hafif kurallar uygulanarak, maçlar gerçekleştirilmektedir.
Amerikan Futbolu, elle ve ayakla oynanmaktadır. Eliptik top, sporun en önemli malzemesidir. Oyun çok sert kurallar barındırdığından, kask, göğüs zırhı, koruyu pet ve pantolon gibi sakatlığı önleyici aksesuarlar kullanılmaktadır. 45 kişilik bir oyun kadrosu vardır ve toplamda 22 kişi sahada performans sergilemektedir. Oyun iki grubun mücadelesi ile başlamaktadır. Her bir grupta 11 kişi bulunmaktadır. Ve bu gruplar da kendi içerisinde bölümlere ayrılmaktadır. Hücum takımı, savunma takımı ve özel takımlar gibi bölümlere ayrılmaktadır. Oyun 110 metre uzunluğunda ve 49 metre genişliğe sahip bir sahada oynanır. Oyun yönetimi 7 hakem tarafından gerçekleştirilir. Maç toplam 2,5 saattir. 4 devre olarak oluşturulan oyunun her bir devresi 15 dakikadır.
3955_bears.600
Maçta, hangi takımın ilk önce atak yapacağı, para atımı ile belirlenir. Ve doğru yüzü tahmin eden takım ilk hücumu gerçekleştirir. Topu karşı takımın sahasına atılarak oyun başlar. Karşı tarafta takımın diğer oyuncusu topu yakalamak için mücadele eder. Karşı takım ise sahasına topun girmesini engellemek için çaba harcar. Bu mücadeleler esnasında topu elinde tutan oyuncuyu yere düşürmek için uğraşılır. Oyuncu düştüğünde ise maçın hücum yeri belirlenmiş olur. Ve sahaya savunma ve atak grupları girer başlangıç grupları ise geri çekilir. Ve mücadele bu saatten sonra startını verir. Savunma ve atak grupları topu sahalarından uzak tutmaya çalışırlar. Topa sahip oyuncu düşene kadar yani karşı takım onu düşürene kadar koşmaya devam edebilme hakkı vardır. Karşı takımın saha çizgisine kadar ulaşan kişi sayı yapmış olur ve bu sayıdan 6 puan elde ederek üstünlük kazanmış olur. Rakip takımın kalesine top atımı da gol özelliğe taşır. Her atımın farklı bir sayı sistemi bulunmaktadır. Kaleye top atmak az sayı kazandırsa da oyuncular daha çok bu tekniği kullanılır. Çünkü sayı olma olasılığı daha yüksektir.

Aztek İmparatorluğu ve Aztekler


3963_asdas
Aztekler, çok küçük bir topluluktu. Ancak Meksika’da 1000 yıldır büyük güç sahibi olan ve hüküm süren Toltek’lerin topraklarına sahip olarak daha da güçlenip büyümeye başladılar. Toltek’ler teknoloji olarak Azteklerden çok çok ilerideydiler. Kendilerine göre su ve yol sistemleri, takvimleri, saatleri ve tapınakları vardı. Tapınakları piramit şeklindeydi. O yıllarda Toltekler toprağı işlemiş ve tarım ürünleri geliştirmişlerdi. Aztekler bu gelişmeleri örnek alıp benimsemişlerdir. Kendi ülkelerinin gelişimlerini bu teknolojileri benimsemeye borçlulardır. Başkentlerini ise şuan Meksiko şehrinin bulunduğu çevrede kurmuşlardır. Bu başkent bir adanın tam ortasındaydı ve köprüler ile karalara bağlanıyordu. Adanın içerisine çok güzel bir yerleşim yeri kurmuşlardı. Düz sokaklar, taştan yapılmış evler ve birçok tapınak bulunmaktaydı. Aynı zamanda berbercilik, doktorculuk ve eczacılık Azteklerde bulunmaktaydı.
Toltekler’in her şeyini benimsemelerine rağmen, dinlerini benimsemeyip çok farklı bir din yapılarına sahiptiler. Aztekler inandıkları tanrıları için her yıl binlerce insanın yüreklerini ve iç organlarını deşerek tanrılarına sunarlardı. Öyle ki bir tapınak kurulurken tam yirmi bin esir toplu olarak kurban edilmişti. Bununla birlikte tanrılarının şefkatleri ve merhameti üstlerinde olacaklarını düşünürlerdi.
3963_dsc00060asdaO yıllarda büyük sömürgeler yapan İspanyollar Aztek İmparatorluğu hakkında birçok şey duymuştur. Duydukları bilgiler karşısında hayret ve merak içerisinde kalmışlardır. İspanyollar içerisinde bulunan Kortez adındaki sömürgeci, eğer Aztek şehrini, sahip olduğu askeri güçlerle ele geçirirse, ün ve şöhret sahibi olacağını düşünmüş ve bunu hayal etmiştir hep. Kortez İspanyada hukuk eğitimi almıştır. Ancak aldığı bu hukuk eğitimini birtürlü benimsememiş ve sonunda hukuk üzerine ilerlediği yoldan vazgeçmiştir. Hukuktan vazgeçen Kortez, Hispayola ( Küba )’ ya gelmiştir. Burada kısa bir süre içerisinde çiftlik sahibi olmuştur. Adanın yönetiminde giderek görev almaya başlamıştır. Kortez’in aklında hep Aztek İmparatorluğunu ele geçirme fikri yatmaktaydı. Bunun için Küba yönetiminden yardım iste. Küba yönetimi zaten Aztekleri sevmeyen bir yönetimdi. Bu yüzden dolayı Kortez’in isteğini kabul etti. Bu kabul karşısında Kortez büyük bir sevinç yaşadı. Kortez otuz beş yaşındayken, emrinde 700 asker, ve 20 küsür süvari vardı. Hepside ellerinde gelişmiş askeri silahlar ve zırhlı üstleri vardı. Bu askerler tüfeklere sahipti ve topları mevcuttu.
3963_itza
Kortez Aztek şehrine geldiğinde, Azteklere kendini dost olarak tanıttı. Başka bir ülkeye sefere giderken şerhlerini merak etiğini ve bu yüzden buraya geldiğini söyledi. Bu sebeple o sıralar Aztek imparatoru olan Montezuma Kortezi kabul etti ve onu İspanya elçisi olarak görmeye başladı. Kortez şehre girdikleri zaman şehrin düzenine ve yapıtlarına büyük bir hayranlık duymaya başlamıştı. Çok düzenli yapılar ve hayranlık bırakacak piramitler mevcuttu. Ve Kortez bu manzara karşısında büyülenmişti, içinden hiçbir yer bu kadar güzel olamaz herhalde diye geçirmeye başlamıştı. Bu hayranlıktan kısa süre içerisinde kurtulup şehri nasıl ele geçirebiliriz diye planlar yapmaya başladı.
3963_images
Aztek halkı, İspanyolların şehre girmesine büyük tepki göstermişlerdi. Birçok sefer karşı çıkışlar yapıp Montezuma’ya karşı gelmişlerdir. Ancak Montezuma İspanyollardan çok korkuyordu. Onların silahlı güçlerinden ve teknolojilerinden haberdardı ve bu yüzden onları iyi karşılayıp sorun oluşmasını istemiyordu. İspanyolları bir tapınakta ağırladı ve hürmette hiçbir kusur işlemedi. Onlara altın ve mücevher hediyelerinde bulundu.
3963_imagesas
Birkaç gün sonra Kortez bir ara yanına gelen Montezuma’yı esir alıp kısa bir süre içerisinde de onu öldürdü. Halk büyük bir şok yaşadı. Kortez ise halkın yaşamış olduğu şaşkınlığı fırsat bilip askerleriyle şehri yakıp yıkmaya başladı. Bu beklenmedik saldırı karşısında Aztek askerleri’nin büyük bir çoğunluğu katledildi. O sıralarda Montezuma yerine başka birisi başa geçti. Ancak Kortez onu da öldürünce halk büyük bir umutsuzluğa gömüldü. Artık herkes hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilip Korteze teslim oldular.
Kortez böylesine güzel bir şehri ele geçirdiği için büyük bir üne sahip oldu ve bu seferle kalmayıp Kaliforniya’ya yürümeye başladı. Orayı da işgal etme fikri vardı aklında. Ancak bu sefer istediği olmadı. İşgal gerçekleşmedi. Bu başarısızlık ününü büyük bir şekilde etkileri ve ayağını kaydırmak isteyenlerin çalışmaları ile birlikte tamamen halk tarafından unutuldu. Ve son olarak İspanyada 1547 yılında öldü.

Saatin İcadı


3969_asdasdasdEskiden zaman kavramı çok basitti. Güneş doğar ve batardı. Yıldızların gökyüzünde belirip kaybolmasıyla ölçülürdü ve sadece bundan ibaretti zaman. Ancak insanlar yavaş yavaş yerleşik hayata geçmeye başladığında, toprağı kullanmayı öğrendiler. Bununla birlikte yeni ihtiyaçlar doğmaya başladı. Örneğin belirli bir saatte kalkmak gerekiyordu. Hayvanlara yem verilmesi gerekiyordu ve üretilen ürünlerin pazar yerine belli zamanlarda götürülmesi gerekiyordu. İşte saat bu ihtiyaçların sonucunda icat edilmiştir.
3969_imaasdgesSaat ilk olarak çok ilkel bir şekilde kullanılıyordu. Toprağa saplanan çubuk yardımı ile gölgenin uzunluğu ve kısalığı ölçülüp ona göre zaman belirleniyordu. Bu zaman belirlemeye ise Güneş Saati denilmişti. İlk başlarda çok basit olan daha sonra ise daha da gelişmiş halde karşımıza çıktılar. Basit bir tahtadan sonra yerini, üzerinde işaretler olan her işaretin belirli bir zamanı temsil ettiği ve gösterdiği saatlere yerini bıraktı. Hint fakirleri sahip oldukları asalarını güneş saati gibi kullanabiliyordu. Hintlerin asaları 8 köşeli olup her bir köşeye küçük çubuk koymak için 8 tane de delik bulunurdu. Böyle yapmalarının sebebi ise güneşin başka aylarda başka yollar izlemesi, bu yollar ile gölge de oluşacak uzunluklarında farklı olacağını düşünmüşlerdir. Bu yüzden Hintler yılı 8 mevsime bölmüşlerdir.
3969_220px-woodeasdn_hourglass_2
Ancak bu güneş saati adı üstünde olduğu gibi sadece güneşli zamanlarda işe yaramaktaydı. Örneğin hava kapalı olduğunda, gece olduğunda ve kış aylarında bu güneş saati hiçbir işe yaramıyordu. Bu yüzden dolayı Su Saatini icat ettiler. Bu su saatleri geceleri de işe yaradığı için farklı yerlerde buna Gece Saati de denilmeye başlandı. Bu saat türleri Mısır ve Mezopotamya’da tam 5000 yıl önce kullanılıyordu. Bu üretilen saatlerin aynı güneş saati gibi çeşit çeşit türleri bulunmaktaydı. Örneğin bunlardan en çok kullanım günü 24′e bölen büyük bir kazan halinde bulunan su saatiydi. Kazanın altında ufak bir delik vardı ve alt tarafa doğru su akardı. Akan su 1 saat dolduktan sonra çizilen belirli bir seviyeye gelince saatin başında duran bekçi 1 saat geçtiğini duyururdu. Bunun yanında üst üste dizilmiş birçok kap ile diğerinden diğerine su aktarma ile günün saati hesaplanıyordu. Eğer en üstteki kap boşalırsa 2 ve ya 3 saat geçtiğini gösterirdi. Yunanlar ve Romalılar bu saatlerin daha gelişmiş halini kullanırlardı. İskenderiye şehrinde bulunan bir yunan saatçi ilk defa olağanın dışına çıkıp farklı bir saat üretmiştir. Bu saat silindirler ve çarklar kullanılarak kendi kendine işleyen bir su saatinin ta kendisiydi.
İnsanoğlu yaptığı bir icadın üstünden mutlaka daha iyilerine ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç saatler konusunda da farklılık göstermedi. Su saatlerinin yetersiz olduğunu düşünenler zaman aralıklarını daha iyi öğrenmek için Kum Saatini icat ettiler. Kum Saati altı ve üstü birbirinin aynı olan ve içlerinde boşluk olan bir saatti. Bu iki boşluğu birleştiren çok dar bir boğazı vardı ve kumlar bu boğazdan aşağıya doğru akardı. Eğer üstteki tüm kumlar aşağıda akarsa tam yarım saat geçtiğini gösterir. Hatta bu kum saati üzerinde bazı çizgiler ve belirli aralıklarda bulunan işaretler konularak dakikaları hesaplamaya bile başlamışlardı. Bu kum saatleri geçen yüzyılın başlarına kadar gemilerde kullanılıyordu.
3969_images
Su saati ve kum saatinden sonra pek kullanılmasa da Mum Saati de kullanılırdı. Bu mum saati şöyle kullanılmaktaydı; mumun etrafında belirli çizgiler bulunurdu ve mum yanmaya başlayıp erimeye devam ettikçe belirli çizgi seviyelerinde belirli dakikaları  temsil ederdi. Ancak bu mum saatlerinde mumun kalınlık ve yapısına göre zamanlar değiştiği için pek kullanılmadı. Kilise çanları da zamanı tayin etmekte kullanılır. Orta çağda kilise çanları büyük bir önem arz ederdi zaman konusunda.Haçlı seferlerinden sonra Avrupa saat konusunda çok ilerledi. Öyle ki tokmaklı ve sarkaçlı saatler çıktı piyasaya.
3969_imasdagesy
Bunlardan sonra Rakkaslı Saatler icat edildi. Bu rakkaslı saatleri ilk icat eden 1000 yılında Papa ikinci Silvestr yaptı. Ancak bu ilk yapılan saat çok büyüktü. Çarkları çok büyüktü ancak bu zamanla küçültüldü ve daha uygun ve kullanışlı hale getirildi. Galileo, bir ipe bağlı ağırlıkların büyüklükleri ne olursa olsun, ipin uzunluğu aynı ise sallantılarını aynı zaman diliminde yaptıklarını keşfetti. Daha sonra bu buluşu üzerinde yoğun düşünme ile bir sallantısı bir saniyeyi ifade eden rakkaslı saatler icat etti.
Güneş saatinin keşfinden yıllar yıllar sonra ilk cep saatini 1500’lü yıllarda Nünbergli Alman saatçi Henlein icat etti. Bu büyük bir olaydı. Artık herkes küçük iki metal arasındaki saatlerini yanında taşıyıp zamanı öğreneceklerdi. Ve icat ettiği bu ilk saatine Nünbert Yumurtası adını verdi. Bu olaylar geçerken aradan tam 200 yıl sonra 1761 yıllarında Harrison ilk kronometreyi icat etti ve bu İngiltere’de büyük bir coşku ile karşılandı. Hatta Harrison bu icadı sonrasında İngiltere hükümetinden ödül bile aldı. Ve geçen yüzyılın ortalarında ise ilk elektrikli saat icat edildi.

S-300 Füze Sitemi


3967_s-300ler-suriyede
Sa-10 olarak haberlerde ve dış basında duyduğumuz bu füzenin Rus firması “Almaz” tarafından verilen ismi “S-300″ dür. Kısa ve orta menzilli hava saldırılarına karşı kullanılmak üzere tasarlanmış olan bu füze gündemden düşmez bir hal almış durumdadır. Rus firmasının bu füzeyi başka ülkelere satması NATO’nun pek hoşuna gitmemekte ve tehdit içeren cümleler ile bunu karşı tarafa çekinmeden her defasında belirtmektedir. Cruise füzesi ve savaş uçaklarına karşı kullanılan bu füze adına aşina olduğumuz Patriot füzesinin Rus versiyonudur. Havada füze imha etmek için gelişmiş veri tabanlı radarı ve harika yazılımları sistemde mevcuttur.
fü
Uçak düşürme ustası olarak tabir edilen S-300ler Rus şirketi olan Almaz Bilimsel Endüstriyel’de model atlatılmakta, sürekli geliştirilmekte ve pazarda kendine daha geniş yerler elde etmektedir. Birçok ülke tarafından kullanılan ve başarılı bulunan S-300ler günümüzde balistik füzeleri de havada vurabilmektedir. 1979′da Sovyetler’in askeri üslerini, hava sahaları ve silah üretim tesislerini korumuş, aynı anda 100 hedefi birden takip ederek ve 12 hedefinde imha edilebilmesi için, saldırı pozisyonuna geçebilme özelliği test edilmiştir. Sağladığı bu avantajlar S-300′ü kandil dalında en iyi olmasını sağlamıştır.
fü2
Azerbaycan, Belarus, Slovakya, Hindistan, Çin, Ukrayna, İran, Vietnam gibi ülkeler bu füze sistemini savunma amaçlı kullanmaktadır. Suriye’de sistemin alt yapısı olan rampaları bulunmakta fakat füzelerin varlığından kimse emin olamamaktadır. ABD ise bu füzeyi Patriotları geliştirmek için incelemek amaçlı almıştır. S-300′ün yeni versiyonu S-400′dür ve Rus firma yeni üretimler için Türkiye’ye ortaklık teklifi sunmuştur.

Gazi Yaşargil Kimdir?


3968_13685yasargil,
Annesinin kökeni Karadeniz’e, babası da Kayhan aşiretine mensuptur. 6 Temmuz 1925 yılında, babasının kaymakamlık görevi için gittikleri, Diyarbakır Lice’de dünyaya gelmiştir.
Lice’de yaşamlarını sürdürürlerken abisi İhsan, tifo yüzünden yaşamını yitirmiştir. Mahmut Gazi Yaşargil Türk tıp dünyasının yetiştirdiği en büyük nörocerrahtır. Ankara’da Atatürk Lisesini bitirdi. Ankara Üniversitesi’ne girdi. Almanya’da bulunan Jena Thüringen Friedrich Schiller Üniversitesi’nde tıp eğitimine başlamıştır. Ailenin çocuklarının tıp alanındaki başarıları sadece Gazi Yaşargil ile sınırlı değildir. Kardeşlerinden Erdem, Basel’’de kadın cerrahi profesörü olarak görev yapmaktadır. Diğer kardeşi Günay’’da Zürih’te nörofizyoloji profesörü olarak yaşamını sürdürmektedir.
3968_yasargil
Bu yüzyılda tıp alanında yetişen en önemli beyin cerrahi unvanına sahiptir. Mikro sinir cerrahisinin kurucusudur. Gazi Yaşargil, epilepsi ve beyin tümörünü kendi geliştirdiği yöntemlerle tedavi etmeyi başarmıştır.
*1945 yılında Basel Üniversitesine girmeye hak kazandı.
*1950 yılında da doktorasını yaptı.
*Bern Üniversitesi’nde yardımcı profesör olarak psikiyatri bölümünde görev almaya başladı.
*Basel Üniversitesi’nde Nöroşirurji bölümünde çalıştı.
*1957 yılında Zürih’te Üniversite hastanesinde çalışmaya başladı
*1965 yılında yardımcı profesör unvanını kazandı.
*1965 ile 1967 yıllarında ABD’de Vermont Üniversitesi’nde Nöroşirurji *Bölümü’nde, mikrovasküler alanında çalışmalarda bulundu.
*Zürih Üniversitesi’nde hekim olarak çalıştı.
*Zürih Üniversitesi’nde başhekim olarak çalıştı.
*Zürih Üniversitesi’nde profesör olarak görev aldı.
*Zürih Üniversitesi’nde başkanlık görevini yürüttü.
*1991 yılında İstanbul Üniversitesi’nce fahri doktora unvanını almıştır.
*1999 yılında University of Lima’da fahri doktora unvanını aldı.
*2000 yılında Hacettepe Üniversitesi’nde fahri doktora unvanını aldı.
*2001 yılında Unıversty of Oxford’da fahri doktora unvanını aldı.
*1999 yılında Sinir Cerrahları Kongresi’nde yüzyılın Sinir Cerrahı seçilmiştir.
*2002 yılında Almanya’da bulunan Frıedrıch-Schiller Universty of Jena’da fahri doktora unvanını aldı.
3968_prof-dr-gazi-yasargil
Mahmut Gazi Yaşargil’’in sahip olduğu fahri doktoralıkların yanı sıra çok sayıda da ödülleri bulunmaktadır.Bunlardan bazılarını sayacak olursak,
1- 1968 Tıp Bilimleri İsviçre Akademisi Robert-Bing-Ödülü,
2- 1981 yılında Uluslar arası Mikro cerrahi Derneği. Sydney Astralia Pioneer Microsurgeon Ödülü
3- 1988 Universita di Napoli e della Compagna Napoli, İtalya Şeref Madalyası
4- 1992 yılında Türkiye Cumhuriyeti Tıp Ödülü.
5- 1997 yılında Nöroşirürji Dernekleri Dünya Federasyonu Altın Madalyasını kazandı.
6- 1998 yılında Brezilya’da Nöroşirurji Derneği tarafından Yüzyılın Beyin Cerrahı Ödülünü almaya hak kazandı.
7- 1999 yılında Avrupa Birliği, Nörolojik Cerrahlar ödülünü almaya hak kazandı.
8- 2000 yılında Alman Nöroşirurji Derneği Fedor Krause Madalyası
9- 2000 yılında Türkiye Cumhuriyeti Üstün Hizmet Madalyası
10- 2000 yılında Türk Bilimler Akademisi.
11- 2002 yılında Milli Egemenlik Onur Ödülü
12- 2005 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi Milli Egemenlik Onur Ödülü’nü ve daha pek çok ödülü almaya hak kazanmıştır.