Taksim Gezi
olayları kapsamında savcılığın itirazı üzerine haklarında yakalama
kararı çıkarılan 7 şüphelinin avukatları tarafından yapılan itiraz
üzerine yakalama kararı kaldırıldı.
Taksim Gezi olayları kapsamında
gözaltına alınan şüpheliler geçtiğimiz hafta Çağlayan’daki İstanbul
Adalet Sarayına sevk edilmişti. Şüphelilerden bir kısmı savcılık
sorgularının ardından bir kısmı ise tutuklanması istemiyle sevk
edildikleri mahkeme tarafından serbest bırakılmıştı. Soruşturmayı
yürüten savcılık mahkemeden serbest bırakılan şüphelilerin tutuklanması
için karara itiraz etmişti. Savcılığın itirazını değerlendiren İstanbul
4. Sulh Ceza Mahkemesi 7 şüpheli hakkında yakalama kararı çıkarılmasına
karar vermişti.
Mahkemenin yakalama kararına avukatlar itiraz etti.
Avukatların itirazı üzerine dosya İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesine
gitti. İtirazı değerlendiren mahkeme 4. Sulh Ceza Mahkemesinin verdiği
yakalama kararının kaldırılmasına hükmetti.
Bu Blogda Ara
27 Haziran 2013 Perşembe
14 Haziran 2013 Cuma
Fesleğen Nedir? Faydaları Nelerdir?
Doğada bulunan on binlerce hatta
Fesleğen olgunluğa ulaştığı sırada, 20 cm. ile 60 cm. arasında uzunluğa ulaşabilmektedir. Üst katmanlarda yeşil olan yaprak rengi, aşağıya inildikçe kırmızıya dönmektedir. Fesleğen çiçeklerini yaz sıcaklarının sonuna doğru açmaktadır. Çiçekleri beyaz, pembe ve
İçeriğinde bol miktarda, K vitamini, demir ve kalsiyum bulunmaktadır. Yapılan
Fesleğen yaprağının faydalarından bahsedecek olursak;
*Balgam söktürücüdür,
* Gaz gidericidir,
*İdrar söktürücüdür,
*Uyarıcı özelliği bulunmaktadır,
*Baş ağrısını giderme özelliği bulunmaktadır,
*Spazm çözme özelliği bulunmaktadır,
*Şişkinliklere iyi gelmektedir,
*Mide kramplarını önlemede faydası bulunmaktadır,
*Sindirim problemi olanlara iyi geldiği bilinmektedir,
*Bakterilere karşı koruyucu özelliği bulunmaktadır,
*Sakinleştirici özelliği bulunmaktadır,
*Vücuda enerji verir,
*İştah açıcı özelliği bulunmaktadır,
*Hazımsızlığı gidermeye yardımcı olur,
*Öksürüğün kesilmesinde yardımcı olur,
*Ağızda gargara yapıldığında, ağızdaki yaralara iyi gelmektedir,
*Bağırsak gazlarının giderilmesinde faydalıdır,
*Saç köklerine masaj yapıldığında, saçları güçlendirmektedir,
*Selülit problemlerini azaltmaktadır,
*Kan şekerini düzenlemeye yardımcı olmaktadır,
*Vücuttaki tokluk hissini artırmaktadır,
*Astım ve bronşit rahatsızlıklarına iyi gelmektedir,
*Antioksidan özelliği bulunmaktadır.
Amerikan Futbolu Nedir?
Özellikle
1920 yılında oynanmaya başlayan Amerikan futbolu, adrenalin meraklılarını cezp etmektedir. Sert vuruşlar ve hız oyunun temel yapı taşları arasında
Amerikan Futbolu, elle ve ayakla oynanmaktadır. Eliptik top, sporun en önemli malzemesidir. Oyun çok sert kurallar barındırdığından, kask, göğüs zırhı, koruyu pet ve pantolon gibi sakatlığı önleyici aksesuarlar kullanılmaktadır. 45 kişilik bir oyun kadrosu vardır ve toplamda 22 kişi sahada performans sergilemektedir. Oyun iki grubun mücadelesi ile başlamaktadır. Her bir grupta 11 kişi bulunmaktadır. Ve bu gruplar da kendi içerisinde bölümlere ayrılmaktadır. Hücum takımı, savunma takımı ve özel takımlar gibi bölümlere ayrılmaktadır. Oyun 110 metre uzunluğunda ve 49 metre genişliğe sahip bir sahada oynanır. Oyun yönetimi 7 hakem tarafından gerçekleştirilir. Maç toplam 2,5 saattir. 4 devre olarak oluşturulan oyunun her bir devresi 15 dakikadır.
Maçta, hangi takımın ilk önce atak yapacağı, para atımı ile belirlenir. Ve doğru yüzü tahmin eden takım ilk hücumu gerçekleştirir. Topu karşı takımın sahasına atılarak oyun başlar. Karşı tarafta takımın diğer oyuncusu topu yakalamak için mücadele eder. Karşı takım ise sahasına topun girmesini engellemek için çaba harcar. Bu mücadeleler esnasında topu elinde tutan oyuncuyu yere düşürmek için uğraşılır. Oyuncu düştüğünde ise maçın hücum yeri belirlenmiş olur. Ve sahaya savunma ve atak grupları girer başlangıç grupları ise geri çekilir. Ve mücadele bu saatten sonra startını verir. Savunma ve atak grupları topu sahalarından uzak tutmaya çalışırlar. Topa sahip oyuncu düşene kadar yani karşı takım onu düşürene kadar koşmaya devam edebilme hakkı vardır. Karşı takımın saha çizgisine kadar ulaşan kişi sayı yapmış olur ve bu sayıdan 6 puan elde ederek üstünlük kazanmış olur. Rakip takımın kalesine top atımı da gol özelliğe taşır. Her atımın farklı bir sayı sistemi bulunmaktadır. Kaleye top atmak az sayı kazandırsa da oyuncular daha çok bu tekniği kullanılır. Çünkü sayı olma olasılığı daha yüksektir.
Aztek İmparatorluğu ve Aztekler
Aztekler, çok küçük bir topluluktu. Ancak Meksikada 1000 yıldır büyük güç sahibi olan ve hüküm süren Tolteklerin topraklarına sahip olarak daha da güçlenip büyümeye başladılar. Toltekler teknoloji olarak Azteklerden çok çok ilerideydiler. Kendilerine göre su ve yol sistemleri, takvimleri, saatleri ve tapınakları vardı. Tapınakları piramit şeklindeydi. O yıllarda Toltekler toprağı işlemiş ve tarım ürünleri geliştirmişlerdi. Aztekler bu gelişmeleri örnek alıp benimsemişlerdir. Kendi ülkelerinin gelişimlerini bu teknolojileri benimsemeye borçlulardır. Başkentlerini ise şuan Meksiko şehrinin bulunduğu çevrede kurmuşlardır. Bu başkent bir adanın tam ortasındaydı ve köprüler ile karalara bağlanıyordu. Adanın içerisine çok güzel bir yerleşim yeri kurmuşlardı. Düz sokaklar, taştan yapılmış evler ve birçok tapınak bulunmaktaydı. Aynı zamanda berbercilik, doktorculuk ve eczacılık Azteklerde bulunmaktaydı.
Toltekler’in her şeyini benimsemelerine rağmen, dinlerini benimsemeyip çok farklı bir din yapılarına sahiptiler. Aztekler inandıkları tanrıları için her yıl binlerce insanın yüreklerini ve iç organlarını deşerek tanrılarına sunarlardı. Öyle ki bir tapınak kurulurken tam yirmi bin esir toplu olarak kurban edilmişti. Bununla birlikte tanrılarının şefkatleri ve merhameti üstlerinde olacaklarını düşünürlerdi.
O yıllarda büyük sömürgeler yapan İspanyollar Aztek İmparatorluğu hakkında birçok şey duymuştur. Duydukları bilgiler karşısında hayret ve merak içerisinde kalmışlardır. İspanyollar içerisinde bulunan Kortez adındaki sömürgeci, eğer Aztek şehrini, sahip olduğu askeri güçlerle ele geçirirse, ün ve şöhret sahibi olacağını düşünmüş ve bunu hayal etmiştir hep. Kortez İspanyada hukuk eğitimi almıştır. Ancak aldığı bu hukuk eğitimini birtürlü benimsememiş ve sonunda hukuk üzerine ilerlediği yoldan vazgeçmiştir. Hukuktan vazgeçen Kortez, Hispayola ( Küba ) ya gelmiştir. Burada kısa bir süre içerisinde çiftlik sahibi olmuştur. Adanın yönetiminde giderek görev almaya başlamıştır. Kortezin aklında hep Aztek İmparatorluğunu ele geçirme fikri yatmaktaydı. Bunun için Küba yönetiminden yardım iste. Küba yönetimi zaten Aztekleri sevmeyen bir yönetimdi. Bu yüzden dolayı Kortezin isteğini kabul etti. Bu kabul karşısında Kortez büyük bir sevinç yaşadı. Kortez otuz beş yaşındayken, emrinde 700 asker, ve 20 küsür süvari vardı. Hepside ellerinde gelişmiş askeri silahlar ve zırhlı üstleri vardı. Bu askerler tüfeklere sahipti ve topları mevcuttu.
Kortez Aztek şehrine geldiğinde, Azteklere kendini dost olarak tanıttı. Başka bir ülkeye sefere giderken şerhlerini merak etiğini ve bu yüzden buraya geldiğini söyledi. Bu sebeple o sıralar Aztek imparatoru olan Montezuma Kortezi kabul etti ve onu İspanya elçisi olarak görmeye başladı. Kortez şehre girdikleri zaman şehrin düzenine ve yapıtlarına büyük bir hayranlık duymaya başlamıştı. Çok düzenli yapılar ve hayranlık bırakacak piramitler mevcuttu. Ve Kortez bu manzara karşısında büyülenmişti, içinden hiçbir yer bu kadar güzel olamaz herhalde diye geçirmeye başlamıştı. Bu hayranlıktan kısa süre içerisinde kurtulup şehri nasıl ele geçirebiliriz diye planlar yapmaya başladı.
Aztek halkı, İspanyolların şehre girmesine büyük tepki göstermişlerdi. Birçok sefer karşı çıkışlar yapıp Montezumaya karşı gelmişlerdir. Ancak Montezuma İspanyollardan çok korkuyordu. Onların silahlı güçlerinden ve teknolojilerinden haberdardı ve bu yüzden onları iyi karşılayıp sorun oluşmasını istemiyordu. İspanyolları bir tapınakta ağırladı ve hürmette hiçbir kusur işlemedi. Onlara altın ve mücevher hediyelerinde bulundu.
Birkaç gün sonra Kortez bir ara yanına gelen Montezumayı esir alıp kısa bir süre içerisinde de onu öldürdü. Halk büyük bir şok yaşadı. Kortez ise halkın yaşamış olduğu şaşkınlığı fırsat bilip askerleriyle şehri yakıp yıkmaya başladı. Bu beklenmedik saldırı karşısında Aztek askerleri’nin büyük bir çoğunluğu katledildi. O sıralarda Montezuma yerine başka birisi başa geçti. Ancak Kortez onu da öldürünce halk büyük bir umutsuzluğa gömüldü. Artık herkes hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilip Korteze teslim oldular.
Kortez böylesine güzel bir şehri ele geçirdiği için büyük bir üne sahip oldu ve bu seferle kalmayıp Kaliforniyaya yürümeye başladı. Orayı da işgal etme fikri vardı aklında. Ancak bu sefer istediği olmadı. İşgal gerçekleşmedi. Bu başarısızlık ününü büyük bir şekilde etkileri ve ayağını kaydırmak isteyenlerin çalışmaları ile birlikte tamamen halk tarafından unutuldu. Ve son olarak İspanyada 1547 yılında öldü.
Saatin İcadı
Eskiden zaman kavramı çok basitti. Güneş doğar ve batardı.
Saat ilk olarak çok ilkel bir şekilde kullanılıyordu. Toprağa saplanan çubuk yardımı ile gölgenin uzunluğu ve kısalığı ölçülüp ona göre zaman belirleniyordu. Bu zaman belirlemeye ise Güneş Saati denilmişti. İlk başlarda çok basit olan daha sonra ise daha da gelişmiş halde karşımıza çıktılar. Basit bir tahtadan sonra yerini, üzerinde işaretler olan her işaretin belirli bir zamanı temsil ettiği ve gösterdiği saatlere yerini bıraktı. Hint fakirleri sahip oldukları asalarını güneş saati gibi kullanabiliyordu. Hintlerin asaları 8 köşeli olup her bir köşeye küçük çubuk koymak için 8 tane de delik bulunurdu. Böyle yapmalarının sebebi ise güneşin başka aylarda başka yollar izlemesi, bu yollar ile gölge de oluşacak uzunluklarında farklı olacağını düşünmüşlerdir. Bu yüzden Hintler yılı 8
Ancak bu güneş saati adı üstünde olduğu gibi sadece güneşli zamanlarda işe yaramaktaydı. Örneğin hava kapalı olduğunda, gece olduğunda ve
İnsanoğlu yaptığı bir icadın üstünden mutlaka daha iyilerine ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç saatler konusunda da farklılık göstermedi. Su saatlerinin yetersiz olduğunu düşünenler zaman aralıklarını daha iyi öğrenmek için Kum Saatini icat ettiler. Kum Saati altı ve üstü birbirinin aynı olan ve içlerinde boşluk olan bir saatti. Bu iki boşluğu birleştiren çok dar bir boğazı vardı ve kumlar bu boğazdan aşağıya doğru akardı. Eğer üstteki tüm kumlar aşağıda akarsa tam yarım saat geçtiğini gösterir. Hatta bu kum saati üzerinde bazı çizgiler ve belirli aralıklarda bulunan işaretler konularak dakikaları hesaplamaya bile başlamışlardı. Bu kum saatleri geçen yüzyılın başlarına kadar gemilerde kullanılıyordu.
Su saati ve kum saatinden sonra pek kullanılmasa da Mum Saati de kullanılırdı. Bu mum saati şöyle kullanılmaktaydı; mumun etrafında belirli çizgiler bulunurdu ve mum yanmaya başlayıp erimeye devam ettikçe belirli çizgi seviyelerinde belirli dakikaları temsil ederdi. Ancak bu mum saatlerinde mumun kalınlık ve yapısına göre zamanlar değiştiği için pek kullanılmadı. Kilise çanları da zamanı tayin etmekte kullanılır. Orta çağda kilise çanları büyük bir önem arz ederdi zaman konusunda.Haçlı seferlerinden sonra Avrupa saat konusunda çok ilerledi. Öyle ki tokmaklı ve sarkaçlı saatler çıktı piyasaya.
Bunlardan sonra Rakkaslı Saatler icat edildi. Bu rakkaslı saatleri ilk icat eden 1000 yılında Papa ikinci Silvestr yaptı. Ancak bu ilk yapılan saat çok büyüktü. Çarkları çok büyüktü ancak bu zamanla küçültüldü ve daha uygun ve kullanışlı hale getirildi. Galileo, bir ipe bağlı ağırlıkların büyüklükleri ne olursa olsun, ipin uzunluğu aynı ise sallantılarını aynı zaman diliminde yaptıklarını keşfetti. Daha sonra bu buluşu üzerinde yoğun düşünme ile bir sallantısı bir saniyeyi ifade eden rakkaslı saatler icat etti.
Güneş saatinin keşfinden yıllar yıllar sonra ilk cep saatini 1500’lü yıllarda Nünbergli Alman saatçi Henlein icat etti. Bu büyük bir olaydı. Artık herkes küçük iki metal arasındaki saatlerini yanında taşıyıp zamanı öğreneceklerdi. Ve icat ettiği bu ilk saatine Nünbert Yumurtası adını verdi. Bu olaylar geçerken aradan tam 200 yıl sonra 1761 yıllarında Harrison ilk kronometreyi icat etti ve bu İngiltere’de büyük bir coşku ile karşılandı. Hatta Harrison bu icadı sonrasında İngiltere hükümetinden ödül bile aldı. Ve geçen yüzyılın ortalarında ise ilk elektrikli saat icat edildi.
S-300 Füze Sitemi
Sa-10 olarak haberlerde ve dış basında duyduğumuz bu füzenin Rus firması “Almaz” tarafından verilen ismi “S-300″ dür. Kısa ve orta menzilli hava saldırılarına karşı kullanılmak üzere tasarlanmış olan bu füze gündemden düşmez bir hal almış durumdadır. Rus firmasının bu füzeyi başka ülkelere satması NATO’nun pek hoşuna gitmemekte ve tehdit içeren cümleler ile bunu karşı tarafa çekinmeden her defasında belirtmektedir. Cruise füzesi ve savaş uçaklarına karşı kullanılan bu füze adına aşina olduğumuz Patriot füzesinin Rus versiyonudur. Havada füze imha etmek için gelişmiş veri tabanlı radarı ve harika yazılımları sistemde mevcuttur.
Uçak düşürme ustası olarak tabir edilen S-300ler Rus şirketi olan Almaz Bilimsel Endüstriyel’de model atlatılmakta, sürekli geliştirilmekte ve pazarda kendine daha geniş yerler elde etmektedir. Birçok ülke tarafından kullanılan ve başarılı bulunan S-300ler günümüzde balistik füzeleri de havada vurabilmektedir. 1979′da Sovyetler’in askeri üslerini, hava sahaları ve silah üretim tesislerini korumuş, aynı anda 100 hedefi birden takip ederek ve 12 hedefinde imha edilebilmesi için, saldırı pozisyonuna geçebilme özelliği test edilmiştir. Sağladığı bu avantajlar S-300′ü kandil dalında en iyi olmasını sağlamıştır.
Azerbaycan, Belarus, Slovakya, Hindistan, Çin, Ukrayna, İran, Vietnam gibi ülkeler bu füze sistemini savunma amaçlı kullanmaktadır. Suriye’de sistemin alt yapısı olan rampaları bulunmakta fakat füzelerin varlığından kimse emin olamamaktadır. ABD ise bu füzeyi Patriotları geliştirmek için incelemek amaçlı almıştır. S-300′ün yeni versiyonu S-400′dür ve Rus firma yeni üretimler için Türkiye’ye ortaklık teklifi sunmuştur.
Gazi Yaşargil Kimdir?
Annesinin kökeni Karadenize, babası da Kayhan aşiretine mensuptur. 6 Temmuz 1925 yılında, babasının kaymakamlık görevi için gittikleri, Diyarbakır Licede dünyaya gelmiştir.
Licede yaşamlarını sürdürürlerken abisi İhsan, tifo yüzünden yaşamını yitirmiştir. Mahmut Gazi Yaşargil Türk tıp dünyasının yetiştirdiği en büyük nörocerrahtır. Ankarada Atatürk Lisesini bitirdi. Ankara Üniversitesine girdi. Almanyada bulunan Jena Thüringen Friedrich Schiller Üniversitesinde tıp eğitimine başlamıştır. Ailenin çocuklarının tıp alanındaki başarıları sadece Gazi Yaşargil ile sınırlı değildir. Kardeşlerinden Erdem, Basel’de kadın cerrahi profesörü olarak görev yapmaktadır. Diğer kardeşi Günay’da Zürihte nörofizyoloji profesörü olarak yaşamını sürdürmektedir.
Bu yüzyılda tıp alanında yetişen en önemli beyin cerrahi unvanına sahiptir. Mikro sinir cerrahisinin kurucusudur. Gazi Yaşargil, epilepsi ve beyin tümörünü kendi geliştirdiği yöntemlerle tedavi etmeyi başarmıştır.
*1945 yılında Basel Üniversitesine girmeye hak kazandı.
*1950 yılında da doktorasını yaptı.
*Bern Üniversitesinde yardımcı profesör olarak psikiyatri bölümünde görev almaya başladı.
*Basel Üniversitesinde Nöroşirurji bölümünde çalıştı.
*1957 yılında Zürihte Üniversite hastanesinde çalışmaya başladı
*1965 yılında yardımcı profesör unvanını kazandı.
*1965 ile 1967 yıllarında ABDde Vermont Üniversitesinde Nöroşirurji *Bölümünde, mikrovasküler alanında çalışmalarda bulundu.
*Zürih Üniversitesinde hekim olarak çalıştı.
*Zürih Üniversitesinde başhekim olarak çalıştı.
*Zürih Üniversitesinde profesör olarak görev aldı.
*Zürih Üniversitesinde başkanlık görevini yürüttü.
*1991 yılında İstanbul Üniversitesince fahri doktora unvanını almıştır.
*1999 yılında University of Limada fahri doktora unvanını aldı.
*2000 yılında Hacettepe Üniversitesinde fahri doktora unvanını aldı.
*2001 yılında Unıversty of Oxfordda fahri doktora unvanını aldı.
*1999 yılında Sinir Cerrahları Kongresinde yüzyılın Sinir Cerrahı seçilmiştir.
*2002 yılında Almanyada bulunan Frıedrıch-Schiller Universty of Jenada fahri doktora unvanını aldı.
Mahmut Gazi Yaşargil’in sahip olduğu fahri doktoralıkların yanı sıra çok sayıda da ödülleri bulunmaktadır.Bunlardan bazılarını sayacak olursak,
1- 1968 Tıp Bilimleri İsviçre Akademisi Robert-Bing-Ödülü,
2- 1981 yılında Uluslar arası Mikro cerrahi Derneği. Sydney Astralia Pioneer Microsurgeon Ödülü
3- 1988 Universita di Napoli e della Compagna Napoli, İtalya Şeref Madalyası
4- 1992 yılında Türkiye Cumhuriyeti Tıp Ödülü.
5- 1997 yılında Nöroşirürji Dernekleri Dünya Federasyonu Altın Madalyasını kazandı.
6- 1998 yılında Brezilyada Nöroşirurji Derneği tarafından Yüzyılın Beyin Cerrahı Ödülünü almaya hak kazandı.
7- 1999 yılında Avrupa Birliği, Nörolojik Cerrahlar ödülünü almaya hak kazandı.
8- 2000 yılında Alman Nöroşirurji Derneği Fedor Krause Madalyası
9- 2000 yılında Türkiye Cumhuriyeti Üstün Hizmet Madalyası
10- 2000 yılında Türk Bilimler Akademisi.
11- 2002 yılında Milli Egemenlik Onur Ödülü
12- 2005 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi Milli Egemenlik Onur Ödülünü ve daha pek çok ödülü almaya hak kazanmıştır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)